Çizgi roman okurdum ama öyle böyle değil, gün olur günde 10 kitap okurduk. Kardeşimi peşime takar, elde torba dolusu kitap, değiş tokuş dediğimiz bugünün “trampa ticaret modeli” ile 20 kitabı değiştirirdik. Çok insanla tanıştım ve hiç para harcamadan binlerce kitabı böyle okudum. Ben bir kitap tüccarıydım!
Kahramanlardan Conan, Örümcek Adam ve çok sevdiğim Superman başlarda bayıldığım insanlardı. Ama bir şey eksikti. Gece gündüz dayak yiyen, bazen başarılı olan Alaska’dan Ken Parker ve Mister No ile neyin eksik olduğunu anladım. Gerçekçilik. Eksik olan buydu. Gerçek dünyada işler öyle olmazdı.
İşte The Boys dizisi gerçekçiliğin ötesini yaşayacağınız çok sıra dışı bir yapıt. Ancak güçlü şiddet, kan ve +18 öğeler içeriyor.
Süper kahramanların filmleri çekildikçe DC ve Marvel sinematik evrenleri oluştu. Roller genelde iyi ve kötü arketiplere bölünmüş kolay anlaşılır ve aksiyona dayalı olurdu. Amaç teenage yaş grubundan büyük yaşlara, herkes esprilere gülsün, maceraya doysun ve sinemadan çıktığında verdiği bilet parasına hayıflanmasın(!) peşinden gidip posterini, tişörtünü, oyununu, biblosunu satın alıp o hayali dünyadan gayet de elle tutulur paralar kazanılmasını sağlasın.
Iron Man ölünce yas tutsun. Bu arada arkasından en çok ağlanan silah tüccarı, belki de savaş suçlusu herhalde Tony Stark’tır nedense bu kapitalist abi çok seviliyor. Şimdi, adam hakkını verelim, doğal hali sevimli. Bunda Robert Downey Jr.‘ın büyük oyunculuğu ve kardan aslan payı alma becerisi de büyük.
Düşünüyorum da belki bu konuda Lord of War ile Nicolas Cage de sıralamada üstlerde yer alır. Anti süper kahraman filmleri içinde en sevdiklerim Will Smith’in “Hancock” rolünde ve Kill Bill’den tanıdığımız Uma Thurman’ın oynadığı “My Super Ex-Girlfriend”
Her neyse dağıtmayalım konuyu.
The Boys dizisini ilk kez Atilla’dan duydum. Evet Atilla, çizer, özel sinema efekt uzmanı ve bilimum konuları konuşabildiğim kadim dostum. Kadim neden? 1980’li yılları görenler artık böyle oldu.
Dedi ki: “Amazon Prime aldın mı?”
“Yok” dedim -Aslında çııık derim kafamı sallayıp da.- “Ne var? Ne izliyorsun?”
“The Boys güzel mesela” dedi. “Süper kahramanların aslında türlü kötülükler yaptığı ama çok sağlam halkla ilişkilerle hep iyi bilindiği bir dünya.”
Durdum. “Şaka yapıyorsun. Süper fikirmiş bu. Benim yazdığım Zayıflat Beni Şekerim kitabı böyle bir şey ama bu bayağı uçmuş. Kim yazmış yapmış bu işi?”
Dedi ki “The Preacher Vaiz dizisi – Garth Ennis”
Benim cevabım. “Hobaaa! Ciddi misin? Kaçmaz o zaman”
-ki Vaiz çizgi roman serisinin tamamını 75 kitabını okumuş biriyim sevgili okur. 75 kitap okudunuz mu tek seriden bilmem. Okumalısınız. 200 – 300 kitabını okuduğum çok çizgi roman var. Yurtdışında kitapların kalınlığı bizdekinden farklı gerçi. Dizisini izledim bu arada sezonlar boyu gidiyor.
Böylece bendeniz o akşam deneme hesabı ile Amazon Prime hesabı açıp The Boys izlemeye başladım. (Bu yazıya Amazon Türkiye sponsor olmadı. Olsa iyi olurdu tabi. Para kazanırdım veya hediye gelirdi. Harika olurdu. Sevgili ajanslar ihya edin beni!)
https://www.youtube.com/watch?v=06rueu_fh30&ab_channel=AmazonPrimeVideo
Yahu durun bir. Daha ilk bölüm ilk dakikalar, şok, kan, revan, duygu patlaması. Durdurdum sahneye bakıyorum. “Bu nedir abi?” dedim. “Bir nefes alayım.” Allah’tan sigara içmiyorum. 6 yaşında bir denedim “Yok ya, bundan iş çıkmaz” dedim, saçımı dökmeye karar verdim. Daha sağlıklı bir rahatlama yöntemi olarak öneriyorum.
“Acayip bir şey bu dizi ya” diyerek daha bir ciddiyetle verdiği mesajı izlemeye başladım. “Yahu” dedim. Bu arada yazarlar yahu demez yakışmaz, beyefendiciğim, hanımefendiciğim. Sevgili ekselansları, Süleyman derler kendi içlerinde gayet nazik olurlar. (Can Yücel g*te, popo demediği için halen kırgınım kendisine zaten 😉 )
“Yahu” dememiş kabul ederek devam ettim. Bu düpedüz bir Tıramp eleştirisi, sarı kafanın (Sarı kafa denmez, ırkçı ve saç teli üzerinden ayrımcı bir yaklaşımdır) duman edilişi, bu sınıra duvar ören o ırkçı kitleye dil çıkarmak.
Ne çizgi romanı yahu bu bir sınıf mücadelesi. İşte hayatta kalma mücadelesi, geçimdi, şuydu buydu uğraşan gariban vatandaşın dev kartel şirketlerce ezilişi. W.A.S.P – Vayt Emerikın Angılo sakson Protestan kitlenin tokat manyağı yapılması arada para toplayıcı örgütsel kilisenin çamaşırlarının dökülüşü. Her ülkenin WASP’ı vardır. Bizim de yok mu? Silah tüccarı Amerika’nın yerden yere vuruluşu. Demokat ve Cumhuriyetçi partilerin düpedüz ekranda savaşı.
İyi de kim görecek bunları? İzleyenler hep neyi görüyor.
“Abi Homelander var böyle bayraklı pelerini var. Aynı Süpermen ama şerefsiz olanı. (Şerefsiz denmez aslında bundan marka hakları doğar.) Adama bilinen silahlar işlemiyor. Gözlerinden lazer çıkıyor. Herif bir de psikopat acayip falan bir de şey var hızlı bir adam Flash gibi koşuyor falan zenci. (Zenci denir de, siyahi daha iyi)
Bir kadın var aynı Amazon Wonder Woman gibi.
Ha unutmadan Aquaman gibi denizci bir tip var ama ezik bi şey.
Bir de böyle ponpon kız cheerlader kıvamında bir kız var Starlight aynı Küçük Ceylan, enerji atıyor aduket modunda falan.
Bir de ninja tipli biri var.
Ha görünmez adam da var. Ama adı Trans bir şey. Ama trans değil. (Of ya! Yeter bu cinsiyetçi salak espriler, cidden baydı!) Translucent yarı saydam demek ama adam saydam aslında.
7 kişi bunlar Seven grubu. Adalet Birliği Justice League misali.
”
İyi de Homeland ne demek güzel kardeşim, ne demek? Üstüne bomba atılmamış savaşa girmemiş her zaman savaşı dünyaya yaşatan kendi yaşamayan, USA denen o süpergücün anayurdu demek. Anayurt yani Vatan. Homelander da o ülkenin örnek vatandaşı. Böyle ol işte denen model.
Her kötülüğü vatan sevgisi ile gizlemek demek. Muhalefete nefes aldrımadan her kirli işi yürütmek, süper düşmanları eliyle oluşturup sonra silahlanmaya ordulara ve bol karlı paraya kapı açmak demek. Bir ülke yıllarca bir şeyle savaşıyorsa ve ne hikmetse kazanamıyorsa bir ihtimal onu besleyen bizzat o ülkeden birileri vardır.
Neyse işte süper kahramanlar hayatın içinde bolca var. Bir kısmı daha ünlü. Çoğu Vought International adlı kartele bağlı. (Vuat derseniz İngilizce telaffuzu bilir gibi görünürsünüz vougt demeyin)
Her şeyleri var. Her medya ellerinde. Reklam alanında gelirler akıyor. Bu anlattıklarım konunun başından, pek spoiler vermiş değilim.
Bu süper kahramanların pisliklerini bilip onlarla mücadele etmek ise, her an sevişecekmiş gibi duran maço erkek Billy Butcher’e ve looser olmak için yaratılmış gibi durmasına rağmen sürprizlerle dolu Hughie Campbell’e bir de siyahi Mother’s Milk’e düşer. Hayır ya eksik söyledim Frenchie adamım ve The Female de var.
Arkadaş buraya kadar bu adam ne anlatıyor diye gelmiş olabilirsin. Haklısın. İzlemen lazım. Öyle konuşalım.
Bence bunun devamı iyi bir yere gitmiyor. Sezonlar ilerledikçe şunu anlayacağız. Yunan Mitolojisindeki Tanrılar nasıl dünya insanını harcamış, kızdıklarında taş üstünde taş bırakmamışsa güç bunu yaratır. Kendini göstermek ister. Ve tabi yarın biz CRISPR genetik düzenlemeyle süper insanlar yaparsak neler olacağının provasını görüyoruz.
Her şey hisse senetleri için. Ötesi boş.
Keyifli izlemeler diyemeyeceğim. Her an yerinizden irkilmeniz bol bol kan vahşet görmeniz mümkün. Ama savaşlar ve suçlar böyle yaşanıyor. Sadece biz kahramanlık hikayeleri görüyoruz. Çünkü cephede değiliz.
THE BOYS ÖZETİ – DİZİNİN RESMİ AÇIKLAMASI
The Boys, süper güçlü insanların halk tarafından kahramanlar olarak kabul edildiği ve güçlü bir şirket olan Vought International’a ait olduğu, agresif bir şekilde pazarlanmalarını ve paraya dönüştürülmelerini sağlayan bir evrende geçiyor. Kahraman karakterlerinin çoğu kibirli ve ahlaksızdır. Dizi esas olarak iki gruba odaklanıyor: Yozlaşmış kahramanları kontrol altında tutmak isteyen kanunsuzlar ve Vought International’ın önde gelen süper kahraman ekibi Seven. The Boys, tüm süper güçlere sahip insanları hor gören Billy Butcher tarafından yönetiliyor ve Yedi, egoist ve istikrarsız Homelander tarafından yönetiliyor. İki grup arasında bir çatışma çıkarken, dizi aynı zamanda her takımın yeni üyelerini de takip ediyor: Sevgilisinin Seven’s A-Train tarafından yüksek hızlı bir çarpışmada öldürülmesinin ardından kanunsuzlara katılan Hugh “Hughie” Campbell of the Boys ve Annie January / Starlight of the Seven, hayran olduğu kahramanlar hakkındaki gerçeklerle yüzleşmek zorunda kalan genç ve umut dolu bir kadın kahraman.
THE BOYS – AMAZON
THE BOYS OYUNCULAR
https://www.imdb.com/title/tt1190634/fullcredits
EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN
Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.
The boys gerçekten ihtiyacımız olan bir kalite ve kurguyla karşımızda. Marvel ve DC felaketlerinden çok sıkılmıştık. Amazon Prime’ın en iyi dizisi diyebilirim.