Filmin daha ilk birkaç dakikasında kaliteli bir yapımla karşı karşıya olduğumuzu hissediyoruz. İnsanlığa dair, derin bir eleştirinin geleceği duygusuyla izlemeye koyuluyoruz. P.D. James’in romanından uyarlanan filmin hemen anlayacağınız gibi ana ekseni artık bebek doğmayan bir dünyada, insanın gün geçtikçe anlamını yitirip, ne için yaşayacağını bilmez hale gelmesi. On dokuz yıldır tek bir bebeğin doğmadığı dünyada, anarşi, kargaşa, savaşlar, göç, diğerini anlamama ve giderek hep birlikte azalarak, ölerek çarpışmaya devam etmek.
Senaryo, buna rağmen kahramanlarımız (Theo, Jullian, Kee, Jasper) sayesinde son derece doğal, çarpıcı ve insani bir şekilde ilerliyor. Öyle olağanüstü dövüş sahneleri, ya da mucizeler beklemeyin. Gelecekte geçmesine karşın yakın gelecek olduğu için her şeyaşina. Bir kaç yenilik var o kadar. Bu bile şok edici, çocukların ve gençlerin olmadığı dünyada teknolojik gelişme bile durmuş. Sadece insanların ruh halleri, çarpıcı bir şekilde insana işliyor. Her an patlayan bombalar, fikirleri ve yaşam alanları uğruna çarpışan gruplar, en ufacık özgürlüğü bile “Sizi koruyoruz” diyerek sıfıra indirilmiş korku dolu vatandaşlar ve sürekli kamplara yollanan mülteciler.
Diyebilirim ki filmde en çok etkilendiğim yer, artık çocuklar olmadığı için terk edilmiş, köhne bir binaya dönmüş okuldu. Parçalanmış sıralar ve boş oyun sahaları. Sonra insanın içini kaplayan soru dilimden döküldü. Çocuk gülüşü olmadan, dünya nedir ki?
Fimi irdelediğimizde senaryonun gerçek korkulara dayandığını düşünüyorum. Özellikle olayların İngiltere’de geçtiğini düşünürsek. Avrupa’da düşen doğum oranlarına karşın, yükselen kaçak göçmenler, örneğin Fransa’da olduğu gibi akılcı bir göç politikası yürütülememesi sonucu giderek gettolaşan arka mahalleler ve artan şiddet olayları, çalışan nüfustan çok, emeklinin bulunmasıyla her an çökme sinyali veren sosyal güvence sistemi ve giderek artan sessiz tedirgin bir düşünce “Soyumuz tükenecek mi? Biz bitecek miyiz? Bildiğimiz Batı uygarlığı çökecek ve yerimize onlar mı kalacak” kaygısı.
FİLMİN FRAGMANI
İzlenmeye düşünmeye tartışmaya değer. Filmin DVD’sinde ek bölüm, film kadar uzun ve çok dolu. Dünyanın her yerinde filozoflar günümüz insan sorunlarını anlatıyorlar. Özellikle Rus aksanıyla İngilizce konuşan bey son derece çarpıcıydı 🙂
Filmi izlemiş olanların yorum yazarken benim yaptığım gibi asıl konuyu hiç hissettirmemelerini rica ederim. Çok konuştum ama konuyu gizledim.
Bu izleyecek olanlara sürpriz olacak. Bu arada Michael Caine tip olarak müthiş değişmiş uzun saçlı haliyle 🙂
Yönetmen: Alfonso Cuarón , Oyuncular : Clive Owen – Theo Faron, Julianne Moore – Julian Taylor, Michael Caine – Jasper Palmer, Chiwetel Ejiofor – Luke, Charlie Hunnam – Patric, Claire-Hope Ashitey – Kee, Pam Ferris – Miriam, Danny Huston – Nigel, Peter Mullan – Syd, Jacek Koman – Tomasz
Kaynakça:
http://www.imdb.com/title/tt0206634/
EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN
Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.
Metin olarak tüm zayıflıklarıyla beraber sinemanın söze değil imaja dayanan bir sanat olduğunu hatırlatan, okuyan insan formundan gören insana geçişi işaret eden, her anlamıyla kendi türünün başyapıtları arasında sayılması gereken modern bir klasik.
Blade Runner ayarında çok başarılı bir film .