Sosyal ağların en ünlüsü Facebook, en medyatik olanı Twitter dersek, sanırım en çok akışa yönelik olanı da Google+‘dır diyebiliriz. Google’ın 28 Haziran 2011’de açtığı sosyal servis hızla üye topladı.

Sosyal ağların en ünlüsü Facebook, en medyatik olanı Twitter dersek, sanırım en çok akışa yönelik olanı da Google+'dır diyebiliriz. Google'ın 28 Haziran 2011'de açtığı sosyal servis hızla üye topladı. Google Plus, Gerçekten de Hayalet Kasaba mı?
Görsel:Thomas Hawk | Creative Commons ile kullanılmıştır.

Twitter, yaygınlaşmasını kısa mesajlarına borçlu. Size sadece 140 karakterlik mesaj yazma hakkı veriyor. Böylece kısa yazmak zorunda kalıyorsunuz. Mesajı, kolay algılanır, takipçiler tarafından benimsenebilir, esprili, vurucu yazmak zorunda kalıyorsunuz.

Elbette bunun bir diğer yararı, mesaj kısa olduğu için mobil cihazlar ve akıllı telefonlarla uzun uzadıya uğraşmadan yazabilmek. Bir yerde otururken, kimin ne okuduğunu, bir dostunuzun gitmek istediğiniz bir restaurantta yemek yerken ısmarladıklarının fotoğrafını görebilmek, ünlülerin atışmalarını okuyarak eğlenebilmek ya da ülkeyi ilgilendirecek denli önemli konularda görüş bildirip, okyanusun dalgalarına katılabilmek demek.

Facebook ise bağlantılar üzerine kurulu, kişilerin daha çok tanığı kişileri takip etme eğiliminde olduğu, bağların daha sıkı sıkıya örülmesiyle oluşmuş bir ağ. Bu ağda da akış var ama akışta takip edebilmek için o kişinin sizi onaylaması gerekiyor.

Twitter ve Google+’ın farkı burada, o kişiyi takip etmeyi ve mesaj akışına abone olmayı siz seçiyorsunuz. Böylece teorik olarak teknik sınırlamaların izin verdiği kadar çok insanı takip edip okuyabiliyorsunuz.

Bu işin bir de psikolojik yönü var ki, çok takipçisi olmak, söylediği sözlerin tekrar tekrar başkaları tarafından dillendirilmesi (bir nevi kulaktan kulağa, retweet teknik adı :)) kişinin popülaritesini, reytingini gösteriyor. Bu reyting ile önerdiğiniz marka satış rekorları kırıyor, izlediyip beğendiğiniz bir DVD anında tüketiliyor. Ya da politik bir duruş sergilediğinizde, insanların dikkati buna çekiliyor. Kısacası televizyonun ifade gücünden daha büyük bir güç. Çünkü insanlar çoğunlukla televizyonu eve akşam gittiklerinde izlerlerken, sosyal ağlar cep telefonları ve bilgisayarlarla her an erişilebilir durumdalar. Öyle ki, bir yerde bir afet olsa, ilk sosyal medyadan nerede olduğu, hatta kimlerin yardım istediği öğreniliyor.

Peki Google+ ile ne amaçlandı? Zaten elde “oturmuş” ve milyonlarca kullanıcısı olan ağlar varken, Google farklı olarak ne getirdi?

İlk olarak sahte hesaplara, lakaplara izin vermedi. Böylece herkes isminin görüneceğini bilerek daha derli toplu paylaşımlar yapmak zorunda kaldı. ikincisi, güçlü bir filtre uyguladı. Nefret söylemleri, bir başka ırkı, dini küçümsemek karalamak gibi ifadelerin olduğu akışları süratle sildi. Spam denilen firma reklamlarını anında sona erdirdi.

Üçüncü ve büyük fark, takip edilen kişileri gruplandırma becerisi verdi. Örneğin fotoğrafçılar, sanatçılar, komik resim gönderenler, bilimsel konularda yazanlar, spordan hoşlananlar, ev dekorasyonu sevenler, müzikseverler… gibi.

Sosyal ağların en ünlüsü Facebook, en medyatik olanı Twitter dersek, sanırım en çok akışa yönelik olanı da Google+'dır diyebiliriz. Google'ın 28 Haziran 2011'de açtığı sosyal servis hızla üye topladı. Google Plus, Gerçekten de Hayalet Kasaba mı?

Bu gruplara Çevreler denildi. ( Circles ) Bu çevreleri diğer kullanıcılarla paylaşma yeteneği ile en güçlü sosyal ağ olma yolunda ilerledi. Örneğin dünyanın en çok okunan gazetelerindeki yazarları bir çemberde toplayan kullanıcı, bunu paylaştığında, içindeki 500 yazarı tek tuşla kendi çemberlerinize dahil edebiliyorsunuz. Bunun anlamı artık o kişilerin değerli görüşleri ve paylaşımları elinizin altında.

Dördüncüsü “Hangout” / Videoyla Sohbet, denilen 10 kişiye kadar aynı anda video konferans düzenleyebilme özelliği. Bunun kıymeti, bir ailenin bireyleri farklı yerdeyse aynı anda birbirlerini görüp konuşurken, bayi toplantısı yaparken, herkes kendi evinde oturmuşken görüşebilmekte. Daha öncede videolu görüşme vardı. Ama sosyal ağlarda ikiden fazla kişinin görüşebilmesi farkı getirdi.

Beşincisi de, ben şahsen pek kullanmasam da Oyunlar bölümü. 🙂 Anlatmaya gerek yok herhalde 🙂

Akışta sadece belli bir tür yayını da, tüm yayını da görmeniz mümkün.

Kullanım bakımındansa özellikle fotoğrafları gösterim şekli ile büyük kolaylıklar getirdi.

Bu ağ kişisel olarak bana daha yoğun şekilde bilgiyi derli toplu alabilme fırsatı verdi. İngilizce okuyabilmemin bir artısı ile her şeyi daha olduğunda öğrenebiliyorum. Yeni çıkan bir fotoğraf makinesinin ismi ülkemizdeki teknoloji sitelerinde daha duyulmadan o fotoğraf makinesini test eden yabancı blog yazarlarının görüşlerini okuyup videolarını izleyebiliyorum.

Kısacası yenisi çıkana dek, zamanı kıymetli olup dünyayı takip etmek isteyenler için bence Google+ bir numara.

Gelelim yazının başlığına, Google+ çok hızlı büyüyor. Türkiye’de ise ilk açıldığında bol bol hareketli resimler (animated gif) paylaşılmıştı. Allah’tan geçen zamanda bu saçmalıklar azaldı. O ilk görüntüye girenler potansiyeli fark edemedi. Geçen aylar içinde son derece ciddi gelişmeler ve gezegenin yetiştirdiği en kültürlü ve nitelikli bireyler adım adım Google+ hesapları açmaya başladı.

Bu sözleri tekrar tekrar söylediğim halde tam olarak anlatamadığımı düşünüyorum. En iyisi göstermek diyerek üye olduğum akışı süratle aşağı doğru kaydırdım ve video olarak kaydettim. Videonun görüntülediğinin sadece 5 günde yazılan mesaj sayısı olduğunu ve bu görüntünün benim akışıma ailt olduğunu, daha az ya da daha çok olabileceğini belirtmeliyim. Hızlı okuma tekniklerini öğrenmek akışı süratle kaydırırken işinize yarayacaktır. Her gün yarım saatinizi ayırarak teknolojiyi, bilimi, ressamları, fotoğrafçıları, dünya politikasını insanların dilinden, -gazetelerin gösterdiği gibi değil- olduğu haliyle takip edebilirsiniz.

Haydi şimdi aşağıdaki videoyu tam ekran yapıp izleyelim. 🙂

Videodaki müzik: Luminescent Orchestrii – Warsaw

Google Plus Hesabım: https://plus.google.com/u/0/110297457715923648755/posts

Örnek Google+ Hesaplar ve Çevreler:

Fotoğraf Çeken ve Paylaşanlar (500) kişi
https://plus.google.com/u/0/110297457715923648755/posts/9kexxYkqH11

Mesela şu adamın paylaşımlarına bayılıyorum.
Model tren kasabası yapıyor Anthony Widdowson.
https://plus.google.com/u/0/101053455983283309424/posts

Barack Obama
https://plus.google.com/u/0/110031535020051778989/posts

Time Dergisi
https://plus.google.com/u/0/110038350445855508357/posts

Guy Kawasaki aktif kullanıcılardan
https://plus.google.com/u/0/112374836634096795698/posts

Robert Scoble’sız sosyal medya olur mu? 🙂
https://plus.google.com/u/0/111091089527727420853/posts

Mashable sitesinin hesabı:
https://plus.google.com/u/0/113493854651753327245/posts

TED videolarının resmi kullanıcı hesabı:
https://plus.google.com/u/0/117060611629545148063/posts

Siz Nasıl Üye Olursunuz?

Gmail hesabınız varsa https://plus.google.com adresine girip üye olun.

Kaynakça:
Google+

http://www.google.com/+/learnmore/



EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN

Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.


https://suleymansonmez.substack.com/
E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.


7 YORUMLAR

  1. Çoğu kişi farkında değil belki ama Google+’ın bana göre en büyük özelliği kesinlikle yabancı insanları tanıma ve onları takip etme imkanı sunması. Hiç tanımadığım ve Google + olmasaydı belki hiç tanıyamayacağım zeki ve yetenekli bir çok yabancı insanla tanıştım.

    ‘Sosyalleşmek’ diyoruz ya hani, işte kişi bazında bunu en iyi yapan Google oldu bence. İlk onaylı hesaplar, kişilerin gerçek profilleri (-ki youtube kanalına abone olduğum bir çok kişiyi kanalındaki G+ rozetiyle kolaylıkla bulabildim) vs. vs. yani ben çok seviyorum Google Plus’ı. :]

  2. Yazının başlığı “Google Plus, Gerçekten de Hayalet Kasaba mı?”, benim cevabım kesinlikle evet olurdu, en azından Türkiye için kesinlikle durum bu, uzun bir süre de değişmeyecek bence.

  3. Ben açıkcası gelecekte google Plus’ın başarılı olacağını ve dünya’nın en büyük sosyal ağı olacağını düşünmekteyim. Çünkü google’da bunu yapabilecek alt yapı ve vizyon var ve google un başka teknolojik projelerinin plusla birlikte çalışacağını düşünüyorum. Misal Google Project Glass.

  4. Merhaba Süleyman Bey,

    Sitenizi, biraz önce webde bir arama yaparken, tesadüfen gördüm. İlk başta sitenizin ismi ilgimi çekti, ancak siteyi dolaştıkça, gerek tasarım, gerekse içerik olarak oldukça iyi bulduğumu söylemek isterim. Bundan sonra sıklıkla ziyaret edeceğim siteler içerisine ekleyeceğim sitenizi.

    Bu vesileyle, başarılarınızın devamını diliyorum.

    Dostlukla

    Zafer E.
    İstanbul

  5. Google Plus bir hayalet kasaba değil bence. Facebook ve Twitter ağlarından çok farklı. Sosyalleştirirken yalnızlaştırmıyor. Belki gerçek yaşamda tanı(ş)madığınız tanı(ş)ma imkanı bulamayacağınız pek çok kişiyle bağlantı kurna olanağı sağlıyor. Üstelik Kullanımı da son derece rahat. Sorun şu ki pek çoğumuz diğer paylaşım sitelerine gösterdiğimiz ilgiyi ona göstermiyoruz.

SİZİN DÜŞÜNCENİZ NEDİR?

Yorumunuzu yazınız
İsminizi Yazınız