Yer, herhangi bir yer, elinizde fotoğraf makinesi. Şöyle ciddi, sizi yerinizden sıçratacak bir ses duyarsınız. “Beyefendi, burada fotoğraf çekmek yasak!”. Gözünüzü makinenizin vizöründen çekersiniz, Afyon’da görülen UFO gibi size bakan görevliyi görürsünüz. Fotoğraf makinenize doğru atlamamak için kendini zorlukla tutmaktadır. Apartopar ya çıkarılırsınız, ya sıkı bir öğütten geçip bırakılırsınız.
Fotoğrafçılık sanatı ile dijital dönemde tanıştım. Daha önce elbette filmli makinelerle eş dost, yaşgünü, mezuniyet vb. çekmiştim. Ancak HP’nin 2 Megapixellik makinesi rüya gibiydi. Filmsiz istediğin kadar çekip bilgisayara yükleyebilirdin. Bir süre sonra fotoğraf makinelerindeki pixel sayısının her şey olduğunu düşünüyordum. Gözüm 5 Megapixellik makinelerdeydi. Daha detaylı ve büyük çekiyorlardı. Sonraları bunun da yetmediğini objektiflerin önemli olduğuna inandım. Teleskobik bir objektif, makro objektif, geniş açılı objektif her şeydi 🙂
Zamanla fotoğraf makinemin modeli değişirken önemli olanın bir kareye en değerli görüntüyü sığdırmak olduğunu çözdüm. Bundan sonraki her şey sadece daha net, daha canlı yapıyordu fotoğrafı. Böylece önce çevremdeki nesneleri, insanları çektim. Sonra kuşları, böcekleri, ağaçları… Böylece fotoğrafçılık, bir aşk şeklinde gelişirken her yerde muhteşem anlar görmeye başladım. Elbette profesyonel bir makine her yere taşınamıyor. Çok ağır, çok dikkat çekici ve pahalı. Düşmesi, çalınması ürkütücü.
İşte bu sırada yasaklarla karşılaştım. Önce mantıklı ve haklı yasaklarla karşılaştım.
“Askeri bölgelerde, güvenlik nedeniyle fotoğraf çekimi yasaktır”(2565 sayılı yasa). Güvenlik için gerekli ve hepimiz bunu destekliyoruz.
“Hastanelerde hasta özlük hakları için çekim yasağı var” Bu da bence haklı ve çok yerinde bir yasak. Özellikle gerek Bülent Ecevit’in, gerek Barış Akarsu’nun hastahanedeki fotoğraflarının çekilmesi de, basılması da, basın ilkelerine aykırıydı bence. Aynı şekilde cami, kilise ve tapınaklar kişilerin özeli olduğundan ibadet sırasında izinsiz çekilmesi doğru değil diye düşünüyorum.
Ancak sonraları başka mekanlarda yasaklarla karşılaştım. Metroda, otoparklarda, iskelelerde, garlarda, sinemalarda fotoğraf çekilemediğini öğrendiğimde şok oldum. Neden ki?
Daha sonra Sezen Aksu ve Cem Yılmaz’ı canlı izlemeye gittiğimde fotoğraf makineme resmen el konuldu. Üstüne ismim yazılıp, bir makbuz bile verilmeden alındı. Başkası, “Ben şuyum” dese makineyi alıp gidecek. Neden böyle bu? Yurtdışında herkes gittiği konserlerin fotoğraflarını çekip sevinirken, bizim farkımız ne? Fotoğraf çekmeyi mi bilmiyoruz, sanatçı patlayan flaşlardan çok rahatsız mı oluyor, görüntüler satılıp ek gelir mi elde ediliyor? Ne oluyor bilmiyorum.
Ardından bazı öğretmenevlerinde boynumdaki fotoğraf makinesini görenler “yasak hocam” deyip içeri almadı. Ama neden? Gazeteciler önemli birilerini kaçak sevgilisiyle mi yakaladı? Birlikte yemek yerken arkadaşlarla hatıra fotoğrafımızı çekmek neden yasak olsun?
Sonra bazı devlet binalarında “İzinsiz çekim yapmak yasak” yazılarını gördüm. Neden? Gizleyecek beceriksizliğimiz mi var? Uğur Dündarlardan mı korkuyoruz?
Müzelerde tam bir “Photography Phobia” / Fotoğrafçılık Korkusu olduğunu gördüm. Öncelikle söyleyeyim, flaş kullanarak asla tarihi eser çekmem. Çok zarar vericidir. Tarihi, sanatı seven, kimse yapmaz bunu. Ani ışık, moleküler bağları zayıflatır ve her çeşit tarihi eserde, tabloda dış boyayı, rengi ve malzemeyi hızla eskitir. Dünyada flaş kullanmak yasaktır. Bu akıllıca bir önlemdir. Buna rağmen Ayasofya gibi büyük yerlerde mutlaka flaş patlatırlar. Çünkü ortam loştur, fotoğraflar koyu çıkar. İnsanlar ISO ayarlarını bilmez. Böylece işini yapan memurlar olmasa çok ciddi zarar görürler.
ISO ayarlarını bilmek, karanlıkta çekim yapabilmeniz için şarttır. Makineniz en düşük f değerinde bile, görüntüyü karanlık görüyorsa önce pozlama süresini arttırmak sonra ISO değerini yükseltmek şarttır.
Topkapı Sarayı ise bu açıdan felakettir. Flaş kullanmayacağınıza dair yemin etseniz bile fotoğraf makinenizle, ne mücevherleri, ne bazı bölümleri vs. çekemezsiniz. Artık dışarıdan ağaçları çekin, manzarayı binaları çekin. 🙂
Ankara’da Anıtkabir Müzesi’nde de aynı durumu gördüm. Atatürk’ün şahsi eşyaları ve kütüphanesi kadar tarihi görüntülerin de canlandığı bu muhteşem müzede çekim yapamadık.
Sonra müzelerde ciddi bir sergileme sorunu vardır. Eserler pleksiglass bölmelerde görüntülenirken asla fotoğrafları çekilemez, çünkü yansıyan görüntüler camı kaplar. İlginç açılar, çok uzaktan çekmeler bile durumu kurtarmaz.
Ayrıca flaş patlatmak istemeyen fotoğrafçı, ISO değerlerini çok arttırmamak ve tozlu görüntü oluşturmamak için uzun süre pozlamak amacıyla üç ayak ile çekim yapmalıdır. El ile yapılan çekim titremeye yol açar. Evet elbetteki zarar vermek istemeyen iyi yürekli, bilinçli fotoğrafçı ödüllendirilir (!) 3 ayaklı çekim yapmak ya yasaktır, ya da ek ücret vermeniz gerekir.
Ya alışveriş merkezlerine ne demeli? Gidin çok katlı bir alışveriş gezme dolaşma merkezine ve bir kaç poz çekin. Koşarak gelen güvenlik görevlisi sizi iyice bir uyaracaktır. Sanırım bu olay bir çocuğun elim kazada merdivenlerden düşmesi ve hayatını kaybetmesiyle başlayan bir uygulama.
Düğünlerde nikahlarda flaşı, patlamış çoğunlukla iyi ayarlanmamış ve beylik kadrajları beğenmiyorum, arkadaşımın harika tören fotoğraflarını çekeceğim deyin. Töreni de izletmez düğün fotoğrafçıları ekibi sizle kapışır dışarı alırlar 🙂
Bir çok yerde ise elinizde profesyonel makine olması başınıza ciddi iş açabilir. Bir örnek vereyim. “Eski İstanbul Binaları” koleksiyonu yapmak için Eminönü civarında geziyordum. Farkında olmadan her çeşit kaçak Cd, DVD vs. satan bir caddeye gelmişim. Etrafımı bir grup sessizce çevirince anladım. Haklarında gazetelerde haber yapılmış ve memnun kalmamış olacaklar ki, beni gazeteci sanıp üstü kapalı tehdit ettiler. Ancak öğretmen kimliğimi gösterip ellerinden kurtuldum 🙂
Fotoğraf: © Pierre-Herve Verant
Ayrıca fotoğraf çekerken ilk iş, etrafa dikkatlice bakın. Sevgilisine sarılan şöyle cüsseli biri var mı? Aman canınızı seviyorsanız o yöne doğru çevirmeyin makinenizi ! Bayağı badire atlatabilirsiniz. “Sevgilimle beni ne çekiyorsun lan?” şeklinde uçarak gelen birini görmek zor değildir 🙂 Genelde bu çeşit durumlardan kurtulduğumu eve gelip fotoğraflardan öldürecek gibi bakanları görünce farkederim. Elbette ben de izinsiz fotoğrafımın çekilmesinden hoşlanmam. İnsanlardan izin alırım vermezlerse çekmem. Bu insan temalı fotoğraf çekmek isteyen herkesin bilmesi gereken bir kuraldır. Hatta istockphoto gibi uluslararası sitelerde yüzü görünen her insan tarafından imzalanmış izin kağıdı almadan fotoğraf satamazsınız. Paparazzileri bu anlamda hiç sevmem. Prenses Diana’nın ölümünden ve işleri güçleri selülit avcılığı olduğundan beri.
Afgan sınırındaki şehirlerde kadınların fotoğraflarını çekmek, Burkalı kadınların yanına gitmek ya da onlarla konuşmak kesinlikle yasak. Erkekler izin verirse fotoğraf çekebiliyorsunuz. Hindistan’a yakın yerlerde ise kadınlarla daha rahat sohbet edebiliyor ve fotoğraf çekebiliyorsunuz. Kılık kıyafetleri daha renkli ve saçlarını, yüzlerini açıkta bırakan kıyafetler giyebiliyorlar. Çin sınırı dağlık bir bölge olduğu için dağ köyleri bulunuyor. Bu bölgede de kadınları fotoğraflamak zor. Küçük kız çocuklarını çekmek daha kolay, ancak kızlar henüz 14-15 yaşında evlendiriliyorlar. Evli olanların fotoğraflarını çekmek için yine izin almanız gerekiyor.
Kaynakça: http://www.vsdergi.com/200705/03/03.asp
Dünyada aşırı ölçüde fotoğraf yasağının olduğu ülkeler, genelde Arap yarımadası ve uzakdoğuda Kuzey Vietnam olarak sayılabilir. Öyle ki, bir çok gazeteci yanlarında görevli askerlerle ülkeyi gezip fotoğraf çekebiliyorlar. Bir de bazı yerli kabileler, fotoğraf çekenin ruhlarını çaldığına inandığından ciddi tepki veriyorlar 🙂 National Geographic fotoğrafçıları gibi kültürel alışkanlıkları iyi takip eden fotoğrafçıların bir önerisi var. Önce bir Polaraid makine ile kişinin fotoğrafını çekip hediye ediyorlar, sonra kendi makineleri ile çekiyorlar. Böylece kişilerle samimi bir hava kuruluyor.
Gittiğiniz ülkelerin yönetim şekilleri, yasaları veya sosyal standartları size yabancı olabilir ama fotoğraf çekerken bunlara dikkat etmelisiniz. Örneğin köprüler, sınırlar, askerler ve askeri bölgeler, devlet binaları, havaalanları bir ülkenin yasaklar listesinde olabilir. Ufak bir tereddütünüz varsa sorun, öğrenin; çünkü bilmemek bahane kabul edilmez. Örnek olarak İzlanda’da yumurtlayan kuşların fotoğrafını çekmek için izin gerekli. Fransa’da ev fotoğrafı çekmek özel yaşama tecavüz gibi görülüyor. Monrovia’da ise şehir merkezinin fotoğrafını çekmek hapise girmenize neden olabilir. Genellikle camilerde ayin sırasında fotoğraf çekmek yasaktır. Bazı İslam ülkelerinde fotoğraf çekmek tümden yasak olabilir. Müzelerde farklılıklar olmakla birlikte çoğunlukla flaş ve tripod kullanmamak şartıyla izin veriliyor.
Kaynak: http://www.geocities.com/nevilo/seyfot.htm
Fotoğraf korkusunun insani boyutu daha farklı şekillerde de görünebiliyor. Fotoğrafta asla güzel çıkamayacağına, fotojenik olmadığına inanan insanlar bu kaygıyla gerçekten gerilip pek iyi çıkmıyorlar. Onları önce izin alıp sonra uzaktan en doğal hallerinde çekmek mantıklı çözüm. Çocuk fotoğrafçılığı için de geçerli bu.
Çözüm olarak halkın yaptığı bu yasak bölgelerde çaktırmadan cep telefonlarıyla kaçak çekimler yapmak. Her geçen gün cep telefonları geliştikçe işler iyice karışacak. Üstelik ülkenin tanıtımı ve turizmin gelişmesi için gereksiz yerlerde fotoğraf yasağı olmamalı.
Dolayısıyla dikkatli olmakta fayda var arkadaşlar. Çünkü “Bu memlekette fotoğraf çekmek çoğunlukla yassağtırr hemşerim”
FOTOĞRAFLARIM:
500px Hesabım: https://500px.com/suleymansonmez
Instagram Hesabım: https://www.instagram.com/suleymansonmez/
Kaynakça:
http://www.fotokritik.com/forum/forum.php?konu_id=41508
http://www.sabah.com.tr/2007/03/15/yaz13-10-128.html
http://wowturkey.com/forum/viewtopic.php?t=2993&start=50
http://www.umraniyeweb.com/haberler/haber_1654.htm
http://www.voanews.com/turkish/archive/2004-12/a-2004-12-07-17-1.cfm
http://forum.netfotograf.com/fotografcilik.asp?msg_id=6693&syf=10
http://www.milliyet.com.tr/2002/08/18/cumartesi/yaztuba.html
http://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/tutanak_g_sd.birlesim_baslangic?p4=11145&p5=b&page1=47&page2=47
http://www.trekearth.com/gallery/Middle_East/Turkey/Black_Sea/Gumushane/photo642353.htm
http://www.haberlerimiz.com/yazaryazi.asp?idyazar=18&idyazi=929
EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN
Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.
Merhaba,
Yazınızı baştan aşağıya okudum ve çok beğendim. Ben de çok severim fotoğraf çekmeyi, fakat çevremdekiler fotoğraf çekme olayını sevmedikleri için yalnız kalırım hep bu konuda. Kendimi geliştirip, çok daha değişik fotoğraflar çekmek isterdim açıkcası, fakat ellimdeki dijital makine ile bu mümkün değil. Ayarları var fakat olmuyor işte. Fotoğraf çekmeyi çok isteyen insanlar için(benim gibi), güzel bir yazı hazırlayabilirsiniz aslında. Duacınız çok olur
Yazınızın konusuna geri dönersek. Kesinlikle haklısınız. Anıtkabir’de çekilememesi beni çok üzmüştü. Keşke çekebilseydik. Ama yasak işte. Umarım en kısa zamanda bu işler düzelir.
Kolay gelsin
Aslında Internet’te fotoğrafçılığı anlatan siteler var ama fazla uzun anlatıyorlar. 🙂
Böyle bir yazı hazırlamaya başlamıştım. Gerçekten sizin gibi temel fotoğrafçılığı anlatmamı isteyenler için bir konu yayınlamak faydalı ve güzel olacak.
Metro, alışveriş merkezi vb. mekanlardaki fotoğraf yasağının nedenini de güvenlik olarak belirtiyorlar. Birileri fotoğraflar sayesinde oranın planını elde edebilir, güvenlik koşullarını denetler ve ona göre bir kötülük planlayabilir diye düşünülüyor sanırım.
Ama sanmıyorum ki bu niyete sahip birisi hayvan gibi makineyle ortada dolaşıp fotoğraf çeksin 🙂 Gözlüğün yanına monte edilen kameralar bile varken öyle bir şey kullanırlar herhalde..
Yazınız çok keyifliydi, teşekkür ederim.
Hocam, bu bilgilendirici yazı için teşekkürler. Ben de bazı konularda tereddüt ediyordum. İyi oldu bu yazıya rastlamamız. İyi çalışmalar.
Yazınızın tamamını okudum ve çok beğendim. Öncelikle böyle güzel bir incelemede bulunduğunuz için size çok teşekkür ederim. Fakat böyle problemlerle nasıl başa çıkacağız ben onu çok merak ediyorum. Konuşmak galiba çözüm değil! Çünkü Ankara’da Göksü Parkı’nda (ki sadece bir rekreasyon alanırıdır bilenleriniz mutlaka vardır.) böyle bi durumla karşılaştım. Güvenlik görevlileri etrafımı çevirdi. İnşaat Mühendisi olduğumu hem mimari hemde hobi amaçlı çektiğimi söyledim kimlik göstererek çekim yapabildim. Tabi beni güya çaktırmadan takip eden güvenlik görevlileriyle…. Profesyonel sayılabilecek bir fotoğraf makinam var (Nikon D80) illaki yanında bir tane de kompakt makina mı almamız lazım? Görüşlerinizi yazarsanız çok sevinirim…..
Merhaba, bende bu fotoğraf fobisinden canı çok yanan bir insan olarak deneyimlerimi fotofobi adında bir blogta yazacaktım. Ama o kadar güzel anlatmışsınız ki buraya yazayım istedim 🙂
Dünya’da durum nedir bilmiyorum ama ülkemizde kesinlikle bir fotoğraf fobisi var. Son zamanlarda bu fobi(korku) art niyetli insanların yüzünden oldukça da körüklendi.
Örneğin, sokakta yürürken çok güzel pırıl pırıl nefis bir araba görüyorum, haliyle o anı yakalayıp ölümsüzleştirmek için foto makinesine bastığımda arabanın sahibi ya dik dik bana bakar yada mutlaka yanıma gelip fotoğrafı silmemi ister.
Genelde sürekli komik adı altında küçük düşürücü, aşağılayıcı fotoğraflar bu korkuyu daha da tetikliyor.
Arabanın güzelliğinden, muhteşemliğinden dolayı fotoğraf çekmeme rağmen araba sahibinin aklına hemen “lan acaba arabada komik bir şey mi var? kesin internete verecek rezil edecek beni” düşüncesi geliyor. Haliyle tepkisini ortaya koyuyor.
Mesela bir mekan fotoğrafı çekiyorsunuz, mekanda bulunan insanlar hemen tedirgin olur “acaba bir yerim mi açık? rezil olmayayım”
Bu gereksiz, saçma korkular yüzünden nice anadolu delikanlısı vatandaşımız tarafından hırpalandım, ayrıca amatör bir foto makinemide bu saçma korku yüzünden kaybettim ( sağolsun tek hamlede paramparça etti makineyi bir vatandaş )
Hele Kadınları çekmek, çok ama çok daha zor.
Bunların hepsi bahsettiğim art niyetli insanlar tarafından kitlelerde oluşan bir korku. Örneğin gidin bir metroya makineyi çıkardığınız anda tüm metro size düşman gözüyle bakar 🙂 Yukarıda bahsettiğim gereksiz korkulara kapılırlar hemen. Bu durumda ya ikaz edilirsiniz, ya da direk fiziksel şiddet görürsünüz 🙂 ( ne yazıkki ben genelde 2. sini gördüm )
Hatta süleyman abi bende alayım makinemi beraber gidelim metrolara 🙂 Deneyim edinelim, hangilerinde terörist muamelesi gördük, hangilerinde “sok o makineyi yerine günah benden gider” tavrını yaşadık, hangilerinde sağlam sopa yedik hepsini http://www.birmetromacerasi.com sitesini kurar yazarız 🙂 Evet yapalım bunu biz 🙂
Veya artık kendimizi doğa fotoğrafçılığına verelim 🙂 Börtü böcek çekelim hep. En azından onlar gelip “hop birader” demiyorlar 🙂 Metro fikrinden vazgeçtim http://www.derbederfotocular.com sitesini kuralım doğaya verelim kendimizi 🙂
Yazı çok hoş olmuş ama bir fotoğraf makinemin olmadığını ve fotoğraf çekmenin ne kadar güzel bir şey olduğunu hatırlatması açısından dokundu biraz :]
Fatih Arslan’ın yorumuna da aynen katıldığımı belirtiyorum ve yazılarınızı bekliyorum :]
Elinize sağlık, kolay gelsin.
yazilarinizi begeni ile okuyorum,fotograf isine merakli olanlar icin güzel ve faydali yazlariniz var.Ellerinize saglik.Benimdeginmek istedigim mevzu cekim yasklari ile ilgili.Bende yasadim bu tatsiz olaylari.Ve en sonunda resim cekim kabiliyeti profosyenel makineler gibi kabileyetli bir telefon buldum..Koy cebine istedigin yerde,istedigin pozu yakala,ve cek,marka veremiyorum reklam amacli olmasin diye.Ama fotografciliga gönül vermis dostlarima tavsiye ediyorum.Calismalarizda basarilar,kolay gelsin.
Cemä Özer-Avusturya
Merhaba ben de yazınızı keyifle okudum. Arada 1 satırda bir site ismi geçiyordu meraklanıp baktım biraz site hakkında bilgi verir misiniz siz de? Sitenin adı istockphoto idi.
Fotoğraf çekmenin yasak olduğu durumlarla ilgili bilgilendirici bir yazıyı ancak bu kadar sürükleyici bir hikaye tarzında yazıldıysa sonuna kadar okuyabilirdim. Konuyu sıkıcı olmaktan çıkarıp keyifle okunabilen bir öykü tadında sunmak ve okuyucunun zihnine konu hakkındaki bilgileri zorlamadan çivilemek bu olsa gerek. Başarılı yazılarınızın devamını dilerim.
Ben de fotoğraf çekmeye merak salmıştım birara. Hatta sitenizi o zaman keşfettim. Yazılarınız çok akıcı ve bilgilendirici. Nice fotoğrafçılık siteleri konuları sizin kadar anlaşılır anlatmamışlar. Teknik kelimeler, anlatımlar ile konuyu karmaşıklaştırmışlar.
Yasaklar konusuna gelince, bir yasak daha var onu yazmamışsınız ben ekleyeyim. Anne yasağı! Hevesle yazıldığım fotoğrafçılık kursuna 19-21 saatleri arasında olduğu için gitmeme izin vermeyen annem tarafından konulan yasak 🙂 Kış aylarına denk geldiği için karanlık ve soğukla mücadele etmeme gönlü razı olmadı 🙂
Uzun zamandır fotoğraf makinem dolapta duruyordu. Yazınızı okuduktan sonra şimdi tekrar heveslendim.
Teşekkür ederim …
Yarı profesyonel bir makinam var ve fırsat buldukça fotoğraf çekerek kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Fotoğraf çekmeyi çok seviyorum ama fotoğrafımın çekilmesinden pek hoşlanmam . Belkide bu nedenle portre çekerken çok zorlanıyorum. Poz verilmiş fotoğraflar beni etkilemiyor ama izinsiz çekilen karelerde de çekindiğim için istediğim etkiyi bulamıyorum. Bu nedenle manzara fotoğrafları çekmeyi tercih ediyorum. Yazınızdaki tespitler çok doğru. Çünkü makinamı gören herkes beni profesyonel sanıyor. Onlara sadece makinanın profesyonel olduğunu benimse amatör olduğumu anlatmakta zorlanıyorum. Zaten makinaların büyük olması hem taşımayı zorlaştırıyor hem de son derece dikkat çekici olabiliyor.