Cem Yılmaz, Türkiye’nin sayısı zaten az olan yerel stand up ve komedi yapımlarının çoğunda imzası olan bir sanatçı. Netflix için yazıp yönettiği Erşan Kuneri isimli diziyle büyük bir tartışmayı da başlattı. Hiç beğenmeyenler olduğu gibi yapımda çok emek olduğunu düşünenler de var. Bu yazıda birlikte inceleyelim.
Cem Yılmaz’ın tartışılmaz şekilde en çok sevilen filmi G.O.R.A ve Arif karakterini bilmeyen yoktur. Halı, kilim satıcısı, bitirim kurt esnafın uzaylılar tarafından kaçırılması ile başlar. G.O.R.A. ismiyle goralı yiyeceğe gönderme yaparken, bilim kurgu mizah tarzında Yeşilçam’ın kalite sıçrama noktası olarak da görülür.
Efektler, dekorlar, kostümler özenli bir çalışmanın izlerini taşır. “İyinin katili daha iyidir” diye bir söz var. Sonrasında A.R.O.G, Hokkabaz, Karakomik Filmler, Yahşi Batı, Pek Yakında, Ali Baba ve 7 Cüceler gibi genelde alışık olmadığımız her yapımda Cem Yılmaz’ın bir arayışını gördük. Bu yapımların sinemacılık anlamında sektöre büyük katkısı da oldu. Yaşı tutanlar hatırlayacaktır, filmlere sponsor firmaların katılması, oyuncuların eli yüzü düzgün anlaşmalar yapmasından set ekibinin yediği yemeğe kadar Türk sinema sektörünün standartlarını ve elbette kalitesini artırdı. Dünyaya açılan dizi sektörümüzün finansal ve yapısal gelişimine de önemli faydaları oldu. Cem Yılmaz sanatçı gözüyle bakıp her şeyin hakkını veriyordu.
Sonra “CM101MMXI FUNDAMENTALS” ile sahne standuplarının film formatında önce sinemada sonra platformlarda satılabileceğinin çok iyi bir örneğini gördük. Kaçak çekimlerle çeşitli video sitelerinde sanatçıyı izleyen, repliklerini ezbere takip eden kitle, artık tüm gösteriyi Cem Yılmaz’ın alaycı diliyle, “Bu salonda şu kadar insan var. -*x?! küfür gelecek- çarp bilet parasıyla, kaç para eder?” diye hesaplandığı ortamdan, yeni bir düzlemde izler oldu. Cem Abi artık hayal ettiği ve hayıflandığı kadar olmasa da yeterince zengindi.
SANAT VE ELEŞTİRİ
O dönemler ülkenin siyasi kutuplaşmasının da başlaması, banka reklamlarında yer alışı, sosyal medya eleştirileri derken troll ordularının bitmez saldırıları sonucu, çoğu ünlünün yaşadığı psikolojik kalkan geliştirme sürecine başladı. Kendini eleştirilere kapattı.
Eleştirilerin tümünün siyasi duruşu nedeniyle, yıpratmak amaçlı, kasıtlı olduğunu düşünüyor gibi görünüyordu. Recep İvedik tarzı filmlerin sinema bilet satış başarısı moralini bozuyor, karşılaştırma içinde olduğu diğer Türk komedyenlerin tümünden iyi olmak istiyordu ki, bunu “Diamond Elite Platinum Plus” gösterisinde aşağılayıcı Ata Demirer taklidiyle açığa vurdu.
Buradaki sadece mesleki bir rekabet mi? Yapıma harcanan emeğin, paranın karşılaştırması mı?
Neden, “Eline sağlık kardeşim, güzel iş, emek vermişsiniz ben de ilk günden izledim alkışladım. Tüm ekibi tebrik ediyorum.” diyecek esneklik ve iyi iş yapan birinde olması beklenen o özgüvenli sakinlik yok?
ERŞAN KUNERİ SOSYAL MEDYA VE TWITTER POLEMİKLERİ
“Erşan Kuneri” ve “Gibi” dizisiyle olan karşılaştırma işine talihsiz şekilde yılların oyuncusu Zafer Algöz’ün dahil oluşuyla sosyal medyada garip bir polemiğin şahitliğini yaşadık ve reklam amaçlı olduğunu düşünmüyorum. Oldukça tatsız, bir o kadar da gereksiz diyaloglar yaşandı.
Gibinin bu seviyeye gelmesi için 2 fırın ekmek,4 fırın da İzmir boyozu yemesi gerek😜🙏
— zaferalgoz (@zaferalgoz) May 17, 2022
Zafer Algöz şiveli konuşmasıyla her seferinde farklı karakterleri canlandırıyor.
Yüzümüzü güldüren “Sakin ol Champ (Şampiyon) evdeyim” söylemini pandemi günlerinde dilimize yerleştiren Hacı Sabancı’nın cevabı oldu 🙂 Aşağıdaki sözüyle dizide kilo aldığı gözlenen Cem Yılmaz’a da bir gönderme yaptığı söyleniyor.
Siz diyete başlasanız sanki daha iyi olucak😁 https://t.co/GT1LyKvhSN
— Hacı Sabancı (@hacisabanci) May 18, 2022
ÇEVRENDEKİ 5 KİŞİNİN ORTALAMASISIN
“En çok vakit geçirdiğin 5 kişinin ortalaması sensin” Jim Rohn.
Ortalamalar kanunu (The Law of Averages)
Cem Yılmaz’ın o hep eleştirilen dar bir arkadaş çevresini daimi oyuncu kadrosu olarak görmek istemesiyse belki psikolojik olarak incelenmesi gereken bir durum. İçsel bir güvenlik arayışı, sevdikleriyle güvendiği bir çevre yaratma mücadelesi olabilir.
Ama Erşan Kuneri dizi bölümlerinde bazı cümlelerinde duyduğumuz gibi aslında kadrosunu bir baba gibi koruma, her ne olursa olsun besleme, savunma ihtiyacı. Toplumun öfkesini çektiği için bir yerde mecburen yolunu ayırdığı Ozan Güven gibi örnekler istisna kabul edilebilir.
İSVİÇRE ÇAKISI HER ŞEYİ AZICIK YAPABİLEN BİR ARAÇTIR.
Bir de, yine genel olarak çok eleştirilen her görevi üstlenme isteği, sanatçının odaklanmasını zorlaştıran bir unsur. Bir insan gerçekten çok yetenekli olabilir. Ama yazar, yönetmen, çizer, şarkı sözü yazarı, besteci, icracı, oyuncu şu bu her şeyde o ismi görmeye başladıysak daha ciddi bir durumun sinyalini veriyor bu.
Başkaları ondan daha iyi yapamaz mı? Yoksa yapılan işlerle var olma takdir görme çabası mı? Ki Erşan Kuneri’nin her bölümde farklı tür bir sinemada yapım yapması, “Ben istesem her türden film çekebilirdim tarihi, korku, polisiye, toplumsal, arebesk, bilimkurgu, süperkahraman hatta Ortadoğu dokulu…” anlamına mı geliyor? Gora’da görülen kahramanın düz hali elbetteki yavan kalırdı. Karakterin derinleşmesi gerekiyordu ama bu derinlik arayışı bambaşka birisinin öyküsüne dönüşmüş gibi duruyor.
Vizontele’de gördüğümüz oyunculuğu, Her şey Çok Güzel Olacak, Av Mevsimi ya da Organize İşler çok kötü müydü? Aksine, gayet kadro içinde yerini bulmuş ve sanatı parlayan bir insan vardı. Çünkü her şeyi kendi yapmıyordu. Tüm başarısızlık korkusu sırtına yüklenmemiş, işin tadını çıkarır bir hali vardı.
İzleyicideki bu zorlu dönüşüm sürecinin temeli ne peki?
Z kuşağının ve ardından gelen her kuşağın daha oturdukları yerde kamera ile her gün yapımlar yapacak tecrübeye sahip olması büyük değişimi getirdi. Binlerce Youtube kanalını, Netflix, Amazon Prime, Disney+, Exxen gibi platformları hele de pandemide evde kapalıyken tüketen kuşak, ne kadar mükemmel örnek varsa hepsini gördü.
Artık sahne, sadece Türkiye sahnesi değil. Tüm dünya.
Hem bu denli çok saat bir şeyler izleyen gençler yüzünüzdeki mimiği, sözlerinizin ardındaki dürtüyü, ne olup bittiğini her şeyi gayet kolay görüyor. En tahammül edemedikleri şey ise üstten bakış.
Espriler zamansal bir dönemin olayları içinde sıkışmaya başladıkça yıllar geçtikçe, nostalji rüzgarı “OK Boomer!” tepkisine dönmeye başladı.
O gençler Atari’yi görmedi ve doğduklarından itibaren zaten Xbox, Playstation, cep telefonları, iPadler ile büyüdüler.
KÜFÜR MESELESİ
Önceki kuşaklar gibi cinsel açlıkla beslenen sektöre o denli yasak ve uzak konumda değillerdi. Ellerindeki cihazlarla her şeyi gördüler. Hatta tiksindiler ve hatta birçoğu kendilerinden önceki nesillerden duygusal yaşanmışlık, partner tanımışlık karşı cinsle sohbet etmişlik kriterlerine bakılırsa on hayat ilerden gidiyor.
Buna bağlı olarak küfür etmek çok yerinde ve haklı bir gerekçe ile değilse son derece itici gereksiz geliyor. Çünkü herkes küfür edebiliyor. Ama gerek yok.
Cem Yılmaz’ın son yapımlarında bugünün insanının ihtiyaç döngülerini göremiyoruz.
Gerçekte şu an 18 – 48 yaş aralığında en çok izleyen tüketen Netflix gibi platformaları gerekirse ortak aboneliklerle içip bitiren kitle nelerle uğraşıyor?
Kira ile mi, kripto varlıklarla hayali servetlerin peşindeler mi? Ne okuyorlar, hangi instagram hesaplarında sütle çoğaltılan kaşar peynirini, oyunlarda rekorlar kıran kahraman ünlülerini, ayakkabı, çanta telefon “linkleyen” influencerlerını takip ediyorlar.
Dışarı çıkmak ateş pahası olduğu için elle boyamayı, yurtdışı çıkış hayallerini, Amazon dropshipping gibi saçma eğitimleri satan siteleri, iki satır kod yazmayı, yabancı dil öğrenmek için uygulamaları, beş on kişi bir araya gelip hangi rap şarkıyı dinleyip, uzaktan birlikte online sohbet edip, kiralık tiktok arabalarla hava atmayı satın almaya çalışıyorlar. Geleceğe dair umutları çok çok az.
Herkes kedi sahibi oldu bu dönemde. Bir kedi bazen dünyanın yalnızlığını unutturdu.
Belki de Cem Yılmaz bir kedinin ruhuna dönüp her geçen gün hayal kırıklığı yaratan bu sevdayı profesyonel ellerle üretmeye teslim etmeli.
Para var, emek var, özen var.
Öyleyse profesyonel bir ekip yazacak, çekecek. Belki kendisi sadece oynayacak.
Ve her seferinde yeni oyuncularla.
Bunları yapmazsa ne olur?
İstediği kadar çok yapım yapabilir. Maliyetini çıkarsın üste biraz bıraksın yeter, yaşadığı sürece sayısız film / dizi çekebilir.
Beğenmeyen her izleyici ile twitter üzerinden sen ne anlarsın yürü yürü modunda konuşabilir. Sonra da barıştık diyebilir.
Bu arada aman bana bir şey demesin. Ne beklentim, ne çıkarım var.
Sanatçıyla yüz yüze karşılaşmışlığım mutlu olmuşluğum da var.
Tek arzum, çektiği güzel bir şeyleri izlemeye devam etmek.
Dilerim bu gözle okur.
Ayrıca okumanızda fayda var. Erşan Kuneri’nin anlatamadığı filmlerin çekimi sırasında kadın oyuncuların yaşadığı karanlık olaylar ve toplumsal reaksiyonlar:
Biz de kapanışı Özkan Uğur ile yapalım.
Kadro:
Cem Yılmaz, Zafer Algöz, Ezgi Mola, Çağlar Çorumlu, Uraz Kaygılaroğlu, Merve Dizdar, Nilperi Şahinkaya, Bülent Şakrak, Can Yılmaz
Tüm ekip:
https://www.imdb.com/title/tt13238304/fullcredits?ref_=tt_ov_st_sm
Erşan Kuneri IMDB Sayfası
https://www.imdb.com/title/tt13238304/
Yazıda geçen tüm görseller, video ve müzikler Netflix ve Cem Yılmaz’a aittir.
EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN
Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.