“Ürperten sessizlikte daha bakmadan korkudan sinmiş köpeğinin varlığını hissediyordu. Kapkaranlıktı. Gölgeler ve dünya ölümcül hareketlerle doldu. Ötekilerin varlığı fiziksel bir dokunuş gibi yüreğine uzanırken Albay Robert Neville (Will Smith) deliler gibi bağırarak ışığa doğru koşmaya başladı.”

efsaneyim.jpg

Uzun zamandır beklediğimiz film sinemalarımıza geldi. Will Smith oynadığı rollerin değerini katlarca arttıran bir aktör. Bu sefer askeri bir bilimadamını oynuyor.

Filmin temel konusu (korkmayın izlemediyseniz keyfinizi kaçıracak detayları sizden gizleyeceğim) yalnızlık. 2012 yılının New York caddelerinde güzel bir arabayı deliler gibi süren Robert, artık şehri doldurmuş olan vahşi hayvanları kovalamaktadır. Uygarlığımızın sonu gelmiştir. Gerçekten de şehrin terkedilmiş harap görüntüsü içler acısıdır.

Günleri ve gecelerini izlerken yaşayan tek insan olduğunu sezeriz. Bir virüsle tüm insanlar ölmüştür ve geriye tek dostu harika köpek Sam’le (Samantha) kendisi kalmıştır.

Filmi izlerken içinizde müthiş bir açıkalan korkusu (agarofobi) ve yalnızken hissedilen arkamda birisi mi var endişesi uyanıyor. Gündüzleri ise dükkanların tamamen sizin zevkinize kalmış olması müthiş bir sahip olma duygusunun tatmini demek. Çünkü tüm dünya sizin.

“Benim adım Robert Neville. New York Şehri’nde hayatta kalmayı başaran biriyim. Tüm AM frekanslarından sesleniyorum. Her gün, güneşin en tepede olduğu öğle saatlerinde, Güney Caddesi limanında olacağım. Eğer oradaysanız… Beni duyan herhangi biri varsa…
Yiyecek içecek temin edebilirim. Sığınacak yer temin edebilirim. Can güvenliği sağlayabilirim. Eğer sesimi duyan varsa… Her kim olursa…
Lütfen… Yalnız değilsiniz…”

Günler geçerken hikaye asıl yüzünü ortaya koymaya başlıyor. İşte o zaman daha büyük bir olayla karşı karşıya olduğunuzu anlıyorsunuz.

Filmin konusunu anlatmayacağım yorumlarda da anlatanların yorumlarını bir hafta kadar erteleyip yayınlayacağım. Çünkü filmin sürpriz etkisi çok güçlü. Okumadan öğrenmeden gitmenizi öneriyorum.

Ayrıca bu filme bence çocuklar gitmemeli. Hayli etkileyici bir film.

FİLMİN FRAGMANI

(Filmi izlemeye gidecekseniz, bence kesinlikle fragmanları izlemeyin. Sürprizi kaçırmayın.)

FİLMİN YAPIM ÖYKÜSÜ

Senaryo 1954 yılında Richard Matheson tarafından yazılan “I Am Legend” romanını temel almış. Fakat orijinal roman ile filmin neredeyse hiç ilgisi yok. Bu romanda herkes vampir olduktan sonra tek kalan insanın mücadelesi anlatılıyormuş. Konuda bulunan herhangi bir nedenle yeryüzünde tek başına kalan son insanın, izleyiciyi çok etkilediği görülünce temel konudan yola çıkarak filmler çekilmiş.

The Last Man on Earth (1964), The Omega Man ve son olarak I Am Legend.

Önce Tom Cruise ve Michael Douglas filmin kahramanı olarak düşünülmüş. Yönetmen de Ridley Scott olarak planlanıyormuş. Sonra Arnold Schwarzenegger düşünülmüş başrol için. Fakat yönetmenle görüşmeler olumlu sonuçlanmamış.

Filmin önündeki en büyük engel bütçesiymiş. Yıkık bir şehri anlatmak ve olayların seyrini ekrana gerçekçi bir şekilde getirmek için 108 milyon dolar gerektiği hesaplanmış. Senaryo yeniden yazılıp bu masraflar 20 milyon dolara kadar indirilmiş. Fakat bu noktada bütçe halen çok yüksek olduğundan filmin çekimi ertelenmiş.

1998 Ağustos’unda yönetmen Rob Bowman “I Am Legend”le ilgilenmiş ama o sırada yine müthiş bir film olan “Reign of Fire” ‘ı çekmeye gitmiş. (Ejderhaların geri gelip uygarlığımızı bitirmesini anlatan aksiyonu bol bir film)

Mart 2002’de Schwarzenegger yapımcı olarak “I Am Legend”e katılmış. Michael Bay yönetmen ve Will Smith başrol oyuncusu olsun denmiş. İkili senaryo üzerinde oynayarak tekrar maliyetleri aşağı çekse de bu sefer Warner Bros. başkanı Alan F. Horn senaryonun son halinden hoşlanmamış ve film yine rafa kaldırılmış.

Sonunda 2004 yılında Akiva Goldsman projeye katılmış. Senaryoyu tekrar yazmış ve Pianist filminde herkesi etkileyen o derin sessizlik sahnelerinin yıkımı daha derinden hissettirdiğini bilerek izleyiciyi daha iyi yakalayacak bir hale getirmiş (Bence harika bir iş çıkarmış. Önceki senaryoları az çok anladım çünkü 🙂 )

Will Smith başrolu kabul ederken şöyle düşünüyormuş: “Gladiator ya da Forrest Gump, hem izleyicinin çok hoşuna giden, hem de sanatsal anlamda eşsiz değeri olan filmler. Bu filminde bu düzeyde olacağını hissediyorum“. Filmdeki oyunculuğunun boksör Muhammed Ali’nin hayatını anlatan ALI filminde oynarken çıkardığı oyunculukla başabaş olduğunu düşünüyor. Filmdeki rolünün gerçekçi olması için yaznız insanlarla ve konunun devamında göreceğiniz ortamlarda gerçekten bir süre yaşayıp iyice havasına girmiş.

Ve mükemmel bir soruyu da kendisine soruyor: “Eğer gerçekten sevdiğiniz herkes hatta herkes ölmüşken günlük yaşamınızı mükemmel bir şekilde devam ettirip içinizde bir umutla yaşamaya devam edebilir misiniz? Yoksa herkes gibi ölüp kurtulmak mı istersiniz?

Bu soruyu bir adaya düşen kazazedeyi anlatan “Cast Away” filminde Tom Hanks defalarca aklımıza getirdi. İnsan herşeye rağmen yaşamaya devam edebilen bir canlı mıdır?
Elbette şu da var sevdiğiniz şarkıları sizinle beraber söyleyecek bir insan bile yokken Bob Marley’in “Karanlığa bir ışık yak | Light up the darkness” sözü filme damgasını vuruyor.

 

FİLMİN KÜNYESİ

Yönetmen: Francis Lawrence

Yapımcılar: Akiva Goldsman, David Heyman, Erwin Stoff

Senaryo: Akiva Goldsman, Mark Protosevich, (Roman : Richard Matheson)

Oyuncular:
Will Smith……….Albay Robert Neville M.D.
Alice Braga……..Anna
Charlie Tahan…..Ethan
Salli Richardson…Zoe Neville
Willow Smith…….Marley Neville
Darrell Foster……Mike – Askeri eskort
April Grace………TV Çalışanı
Dash Mihok………Alpha Erkek

Müzikler : James Newton Howard
Bütçe: $150 milyon dolar
Hasılat: $510 milyon dolar (Dünya genelinde)

Kaynakça :

Filmin Resmi Sitesi
http://iamlegend.warnerbros.com/

Wikipedia’da “I Am Legend”
http://en.wikipedia.org/wiki/I_Am_Legend_%28film%29

Romanın konusu
http://en.wikipedia.org/wiki/I_Am_Legend



EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN

Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.


https://suleymansonmez.substack.com/
E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.


10 YORUMLAR

  1. Sonuçta “BilimKurgu” bir film. 🙂
    Demek ki gidilecek seyredilecek.
    Ancak içeriğinden / senaryosundan pek emin olamadım. Daha doğrusu fragmanından çıkardığım kadarıyla, iyi bir fikir olmasına rağmen hayal kırıklığı yaratabilme olasılığı var!

    Niye RAMA’nın filmini yapmıyorlar ki?

  2. Yorum ve bilgilendirmeleriniz için teşekkür ederim. Önümüzdeki hafta içerisinde izlemeyi istediğim bir filmdi şimdi bu kararımın doğru olduğunu görüyorum 😉

  3. grafikaze, beğeneceğinizi umuyorum.

    SuniPeyk bilimkurgu evet. Ama bilimkurgu öğelerin kurgu olanları genetik ve tıp bilimleri tarafından çoktan keşfedildi. Sadece korkulduğu için çok fazla halka açıklanmıyor. Bilim dergileri ise yıllardır bunları konu ediyor.

    Rama’nın oyunu aslında film gibiydi. Arthur C Clark bile konuşmuştu. Ama Rama filmini aksiyona çevirmek için son kitaplardan çekmek lazım. İlk bir kaç kitap daha çok duygu ve insanlığın özyargılaması ağırlıklı. Serinin son kitaplarında yer alan hareketle bence harika film konusu olur.

    Gökhan ATMACA, rica ederim okuduğunuz için siz sağolun. 🙂
    Evet izledikten sonra filmle ilgili görüşlerinizi beklerim.

  4. Ardı ardına patlayan bombalar, uçuşan arabalarda olmadan bir aksiyon filmi nasıl olur, hazır aksiyon yapmışken içine de az biraz duygusallık katalım demeden, Will Smith’in performansıyla insanoğlunun yanlızlığını filmin tamamına damağınızda kalacak şekilde yediren, “hayır bunlar yetmez” deyip bir de bunların üstüne dökülen bağırsaklar, uçuşan kelleler, oluk oluk akan kanlar olmadan bir gerilim filmi seyretmek istiyorsanız ve tabiki Will Smith’i, yapmanız gereken sadece bir bilet almak:)

  5. (Kişisel fikrimdir.)

    Ben filmi beğenmedim. Will Smith’in her ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu düşünsem de, konu bakımından tek düzeydi ve eksiklikler vardı.

    Dünya üzerinde sadece tek kalmak, her insanın en az bir kez ve ya birçok kez düşündüğü birşeydir. Bu temanın üstüne 28 hafta sonra vb. gibi filmlerde görülen virüs yüzünden insanların canavara dönüşmesi, bu canavarların ışığa karşı vampirsel şekilde duyarlı olması bana çok tek düze geldi. Pekala böyle bir temanın üstüne daha iyi bir hikaye kurgulanabilirdi.

    Ayrıca film baştan sona acaba şimdi ne olacak şeklinde izlenen bir film değil. Sonu da fazla havada kalıyor.

  6. Anladım ki bazı şeyler yaşla ilgili :))))

    Benim ilk düşündüğüm virüs tedavisi gerçekten bu ara genom projesiyle birlikte düşünülüyor. Gen dizilimlerinin tedavi için insan hücrelerine virüsle gönderilmesi herkesin hayal ettiği Süperman insanlarla dolu dünyayı getirebilir ancak bir yandan da bu tedaviler gerek umulmadık sonuçlara neden olurken başarılı olması halinde sadece belli bir azınlık için saklanabilir de. Gerçekten çok acaip gelişmeleri hissettiriyor film.

    Bir de 9-6 çalışan insanların tümünde hem uygarlığın çökmesi bir yandan da uygarlıktan uzaklaşma hayali vardır. Bu nedenle yaz aylarında kırlık alanlarına bir kaçış görürüz. Freud’un ölme arzusu ve yaşama arzusu olarak tarif ettiği iki güçlü kuvvet gibi.
    Film bu çelişkiyi de veriyor.

    Bir de Will Smith’in yerinde siz olsaydınız siz neler yaşardınız? Bunu düşünün. Tek başınıza duyacağınız korkuyu ve yalnızlığı düşünün. Hele hele o yaratıklardan birisi sevdiğiniz biriyse ve karanlıklarda onu görüyorsanız.

    Gerçekten konuda böyle bir detay da olabilirdi.

    Ah bir de filmin sonu. Filmin iki sonu var arkadaşlar. DVD’de göreceksiniz. İki sondan birine Will Smith karar vermiş. Bence diğer son daha iyi olabilridi. Neyse daha fazla detaya girip bir de sonunu anlatmayalım 🙂

  7. “Bir de Will Smith’in yerinde siz olsaydınız siz neler yaşardınız? Bunu düşünün. Tek başınıza duyacağınız korkuyu ve yalnızlığı düşünün. Hele hele o yaratıklardan birisi sevdiğiniz biriyse ve karanlıklarda onu görüyorsanız.”
    demişsiniz yorumunuzda gerçekten çok zor, ben ikinci kez sinemada izlediğimde bunları düşündüm gerçekten de. Kurgusu bir o kadar bizden ki o film reddetmek ya da olmaz demek çok zor. Bazen bu filmi yaşıyoruz şehirlerimizde farkında bile değiliz, asıl zor olan film değil belki de şimdiki yaşantımız. Neyse ki sevdiklerimiz yanımızda… Herşeye rağmen karanlığa ışık tutmak, kendimizce umutlar üretip hayata devam etmek en güzeli…

    En sonunda yorum da ekledim 😉 .

  8. Will Smith’in filmlerini elimden geldiğince kaçırmadan izlerim ve en son filmlerinden birisi olan BEN EFSANEYİM filmi de bence çok güzel tasarlanmış olan muhteşem bir filmdir… Filmi sinemada seyrettim ve çok etkilendim… Bu da benim yorumum teşekkürler…

  9. Film, bizsiz dünya fikrinin en iyi uyarlamalarından birisi bence. Başlarda gizem, ortalarda korku, sonlarda ise aksiyon etkili olmuş. Görsel açıdan da etkileyici sahneleri var. Kurgu yönünden eksik yönleri olabilir ve ben alternatif sonunun daha iyi olacağını düşünüyorum.

SİZİN DÜŞÜNCENİZ NEDİR?

Yorumunuzu yazınız
İsminizi Yazınız