Tarihte insanlığın sarsıldığı, yok olma tehlikesi geçirdiği dönemler olmuş, bilim insanları tüm insanlığın birkaç bin kişiye kadar azaldığı dönemleri anlatıyor. Hayatı aradığımız evrende yıllardır uzaya sondalar gönderiyor, teleskoplarla bakıyoruz. Anladığımız şu: zeka geliştirebilmiş hayat çok nadir ve bir o kadar da kırılgan olabilir. Her ne olursa olsun, türümüzün mutlaka devam edeceğine olan sarsılmaz öngörümüz üstünde düşünmeliyiz. “Don’t Look Up” – “Yukarı Bakma” filminin asıl önemi belki burada. Bu yazıda çok detaylı bir inceleme bulacaksınız.
Öncelikle, “Filmi izlediniz mi?” diye sorayım. Eğer izlemediyseniz, okumaya ara verip birkaç saatinizi buna ayırın ve geri gelin. Bu makalede film hakkında spoiler / sürprizbozan pek çok içerik, yorum, teknoloji bulunuyor.
Film bir Netflix yapımı. Oyuncu kadrosu ünlü ve güçlü karakter oyuncularından oluşturulmuş. Yönetmen ve ekrana uyarlayan Adam McKay, senaryo David Sirota
Künyeye hızla bir bakalım:
“Yukarı Bakma” Oyuncuları 2021 – “Don’t Look Up”
Leonardo DiCaprio (Dr. Randall Mindy), Jennifer Lawrence (Kate Dibiasky), Meryl Streep (President Orlean), Cate Blanchett (Brie Evantee), Rob Morgan(Dr. Teddy Oglethorpe), Jonah Hill(Jason Orlean), Mark Rylance(Peter Isherwell), Tyler Perry(Jack Bremmer), Timothée Chalamet(Yule), Ron Perlman(Benedict Drask) ve Ariana Grande(Riley Bina)
Leonardo’nun herkeste büyük kredisi var. “Titanik” ve ardından gelen sayısız filmindeki performansını ne kadar takdir etsek az. Filmin bazı noktalarında insanı sarsan müthiş bir oyunculuk çıkarıyor. Gerçeği haykırdığı yerde aslında siz izleyiciye seslendiğini anlıyorsunuz.
“Don’t Look Up” IMDB Sayfası:
https://www.imdb.com/title/tt11286314/
“Don’t Look Up” Filminin Konusu
Konu çok büyük bir asteroidin doğrudan dünyaya çarpacağının anlaşılması ile başlıyor.(İngilizce Comet, kuyruklu yıldız kelimesi ağırlıklı seçilmiş durumda. Göktaşı ya da meteor değil, “Aralarında ne fark var?” diyorsanız, asteroitlerin daha büyük olması, yörüngelerinin daha zor anlaşılırlığı nedeniyle takip edilmesi, yerleri ise Mars ve Jüpiter arasında Asteroit Kuşağı, kuyruklu yıldızların içerdiği buzun arkada kuyruk görünümü vermesi. Daha detaylı ayrım için Türkiye Uzay Ajansı sayfasından okuyabilirsiniz.) Meteorlar hakkında yazdığım bir yazı da şurada: (https://www.gunesintamicinde.com/meteorlar-baska-dunyanin-cocuklari/)
Olası çarpışma, tesadüf denebilecek bir Astronomik (astrolojik değil) teleskobik gözlem ile anlaşılıyor. Yetkili makamlara bilgi veriliyor. Durumu ilk fark eden Doktora öğrencisi Kate ve hocası Dr. Randall bu olayı dinozorları yeryüzünden silen cismi örnek vererek anlatmaya çalışıyor. Gelmekte olan bir “gezegen katili”. Kretase-Paleojen yok oluş olayının bir benzeri. Yani şöyle bir şey değil: Gider okyanusa, Çin’e, Avrupa’ya düşer, oralar harap olur Amerikalılar uzaktan üzüntüyle izler ve yardım eder(!) Nereye düşerse düşsün, dünya ölçeğinde yıkım yapıyor. Okuduğum yayınlarda yıkıma sebep olanın sadece tektonik hareketler değil, kalkan tozun atmosferi kaplaması sonucu gün ışığının yere ulaşamaması nedeniyle gökyüzünün kararması, önce bitkilerin fotosentez yapamadığı için ölmesi, ardından onlarla beslenen otçul canlıların ve ardından otçullarla beslenen etçil canlıların toplu tükenişe gitmesi şeklinde açıklanıyor.
Bu düzeyde bir afet nasıl anlatılır? Kendinize sordunuz mu? Filmi izlerken, “Ben olsam şunu yapardım, böyle anlatırdım” dediniz mi?
Elinizde kesin kanıtla çıkıp “Hey millet! Yaşayacak 6 ayınız kaldı” derseniz, insanlığın “savaş ya da kaç” ilkel içgüdüleri devreye girer. “Bu gelen meteoru yok edelim ya da kaçalım, olmuyorsa saklanalım. Nereye? Arka bahçede bir çukur kaçıp sığınak yapalım(!)”
İyi de sıradan vatandaş bu işle başa çıkamaz. Bir konuda yapacak bir şeyi olmayan, çözüme dahil olamayan insanlar için kriz çok daha sarsıcıdır. Çözümün içinde olduklarını düşünen insanlarda daha fazla umut ve otokontrol görebilirsiniz.
Yaşayacak geleceği olmadığını gören insanlık için geriye psikolojik açıdan büyük bir değişim kalır. İçimizdeki hayvani tabiatın ortaya çıkışı korku ile tetiklenir. Toplumu yönetenler sürecin şöyle gideceğini düşünüyor:
“Öleceğim kesinse, şu ana dek kendimi kontrol edip iyi bir insan olmak için, hapse girmekten korktuğum için durdurduğum, her zaman yapmak istediklerimi yapmalıyım. Deneyimlemek istediklerimi denemeli, sahip olmak istediklerimi pahalıysa mağazaları yağmalayıp girip çalmalı, varımı yoğumu satıp dünyayı hemen gezmeli, söyleyemediklerimi söylemeli, Tanrı’ya inanıyorsam hemen tövbe edip öteki dünyaya hazırlanmalı, yemeli, içmeli, sevişmeli, depresyona girmeli, ölmeli, öldürmeli ve bunları hızla yapmalıyım.”
Gerçekten böyle yapmak zorunda mıyız? Neredeyse her filmde bunları gördük, neredeyse her büyük afette bunları yaparken izledik insanları. Afet olurken büyük ekran TV veya oyun konsolu çalmak nedir değil mi?
Yaklaşan ölümü sükûnetle ve son anına dek olgunlukla hatta daha büyük sevgiyle karşılayacak bir canlı türü olduğumuza inanıyor musunuz? Bence öyleyiz. Ama bu kafadakiler olarak sayımız yeterince çok değil.
Filmin en muhteşem anları ödülünü, meteor çarpıp, mutlak ölüm gelirken, bir evin sıcak atmosferinde akşam yemeği eşliğinde, dostlarıyla, sevdikleriyle sohbet ederken dünyadan ayrılmayı -gemiyle değil(!)- seçen kahramanlarımıza veriyorum.
Don’t Look Up Ending Scene
Yukarı Bakma Filminden Harika İpuçları
FİLM İKLİM KRİZİNİ ANLATMAK İÇİN Mİ ÇEKİLDİ?
Filmde harika bir söz var. İki biliminsanı için radyo teleskoplarında gördükleri astreodin varlığı tümüyle kesin. (Burada NASA James Webb teleskobuna selam çakmadan edemeyeceğim. Bilimin büyük zaferi Galileo_Galilei‘den bugüne yüz binlerce yıllık insanlık tarihinde sadece 400 yıl geçmesine karşın)
Ama insanoğlu o andaki realitesinde olan şeylere inanıyor. Geceleyin şehirde trafikte aracıyla giderken DiCaprio yani Dr. Randall Mindy otomobilden iniyor ve artık kuyruğuyla ışığı dünyadan görünmekte olan asteroidi gökyüzünde işaret ediyor.
“İşte geldi sonunda siz de görüyorsunuz, aylardır bunu anlatmaya çalışıyorduk” diyor.
Tarih boyunca bilim insanları hep zeki insanlardan oluştu. Zeki insanların ortak özelliği olacak olayları sistemlerin gelişmelerini adım adım hayal edebilmeleri, bu hayaller kişisel bir fikir olmasın diye çok güçlü ispatlara hesaplamalara dayandırmaları. Özellikle bizzat o alanda en iyilerin de, bu tezlerini çürütmek için var gücüyle çalışması. Toplumda bilim insanlarının birbirleriyle ne denli mücadele ettiği az biliniyor. Sanılıyor ki, bir fikir ortaya çıkınca herkes “bravo” deyip o kişinin sırtını sıvazlayıp alkışlıyor. Yani sıradan vatandaşın acaba deyip şüphelendiği şeylerin bin katını bizzat meslektaşları o bilim insanına, gözlemine ve deneyine yapıyorlar. Filmde de asteroit hakkındaki bulguları başka üniversiteden akademisyenler tekrar en baştan gözlem ve hesaplama yapıp doğruluyor.
İşin bu can alıcı kısmı bize ne anlatıyor? İklim krizi şu an dünya için en gerçek tehdit. Bunu söyleyen dünyanın her yerinden binlerce bilim insanı ve uydu gözlemleri, sayısız bilimsel kanıt var. Ama insanoğlu nedense doğrudan bunu kavrayamıyor. Binlerce yayın yapılıyor bir iki derecelik sıcaklık artışının bile etkisi söyleniyor, karbon emisyonu düşürülmeli deniyor. Dünya devletleri bir şey yapıyor görünmek için Paris, Kyoto iklim anlaşmalarını yaparken aslında sürekli ileri tarihe öteleyen iklim kararları alıyor.
“Paris Anlaşması’nın uzun vadeli sıcaklık hedefi, küresel ortalama sıcaklık artışını sanayi öncesi seviyelerden 2 °C (3,6 °F) artış seviyesi ile sınırlı tutmaktır ve hatta 1,5 °C çaba harcanmasıdır.” Wikipedia Çevre Anlaşmaları Maddeleri
Tam herkes “tamam” demişken son anda Hindistan ve Çin biraz daha kömür yakmak için ek süre istiyor. ABD de sütten çıkmış ak kaşık değil Trump yönetiminin imzalamayı red ettiği inanmadığı iklim değişimi için Biden göreve başladığı ilk günde gerekli imzaları attı. Avrupa ülkelerinde elektrikli araca geçiş yeterli hızda değil. Gelişmekte olan ülkelerde yenilenebilir enerji kaynak kullanımı düşük, Amazon ormanları delice yakılıyor, dünyanın her yerinde ormanlar yakılıyor. Bu konuda yazdığım makaleyi okuyabilirsiniz. https://www.gunesintamicinde.com/dunyayi-satin-almak-zorundayiz/
HABERCİLER GERÇEĞİ ANLATIYOR MU?
Günümüzde dünyanın her yerinde gazeteci ve haberci olmak eskisinden daha zor, içinde görev aldıkları medya devleri, haber kaynakları büyük kartellerin, devletlerin politikanın içinde. Taraflar anlaşmalar var. Cidden dünyayı sarsacak bir bilgiyi sızdıran insanlar içinse gelişmiş ülkelerde bile sürek avı var. Bkz. Julian Assange
Filmde dünyaya çarpacak bir asteroid haberinin ünlü bir şarkıcının sevgilisiyle yeniden buluşma haberinin gölgesinde kalması reytinginin düşük olması ve ilgi çekmemesi., tahammül sınırlarına gelen Jennifer Lawrence (Kate Dibiasky)’in ağır bir dille haykırarak olayları anlatması sonucu sosyal medyada linç yemesi, gizli teşkilat tarafından başına torba geçirilip hizaya getirilişi yıllardır ne haberleri aslında hiç duymamış olduğumuzu da gösteriyor.
Aşağıda algoritmaların ve alışkanlıklarımızın ne denli acıklı olduğunu gösteren instagram hesabımda yazdığım bir gönderim var.
Bu gönderiyi Instagram’da gör
POLİTİKACILARIN TEK DERDİ NE OLURSA OLSUN KAZANMAK ÜLKELER ELDEN GİTMİŞ KİMİN UMURUNDA
Siyasetin belki de en düzeysiz zamanlarını gördük şu son yıllarda. Bir kuşak veya iki kuşak önce hatta savaşların göbeğinde konuşmaları bugün bile hayranlıkla dinlenen zekaya bilime kültüre dayalı yönetimler popülizm, aşırı milliyetçilik medya gücü gibi unsurlarla hiç hak etmeyen ellere geçti. Filmi izlerken her ülke vatandaşı kendi ülke başkanını düşünmüştür tahmin ediyorum.
Bu filmde karikatürize edilen tahmin edeceğiniz gibi Trump ve yakınlarında tuttuğu akrabaları. İşin ehline verilmemesi sadece politik oyların ön plana çıkarılması, gökte kuyruklu yıldız görünürken bile yok öyle bir şey deyip Post-truth gerçeksizliğin dayatılması devletin her imkanının hatta gizli servisinin kişisel amaçlara hizmeti. Gerçekten büyük bir skandal niteliğinde. Bunların tümü aslında elde kaynaklar olduğu halde mutlak barışın gelmeyişi, silah sektörüne yığılan servetler, bitirilmeyen açlık, gelir adaletsizliği, dünyanın bu hali tümüyle sadece kendi çıkarını koruyan insan varlığından kaynaklanıyor.
En acı yanı şu: önce işsiz bırakılan, yoksul bırakılan halk devasa servet sahipleri tarafından ufacık bir menfaat karşılığında taraftar haline getiriliyor. Kuyruklu yıldızdan meteor madenciliği yapılması bunun iş sahaları açması.
UMUT TACİRLERİ, YENİ DÜNYACILAR, İLAH(!) GİBİ GÖRÜNEN TEKNO LİDERLER
“Intergalactic existence for the human race!”
Elon Musk, Mark Zuckerberg, Steve Jobs ve Jeff Bezos karışımı muhteşem girişimci ultra zengin, teknolojinin mimarı rolünde insanlığı kurtarmaya soyunan Mark Rylance (Peter Isherwell) kendi şirket çıkarları için her insanın özel hayatını iç dünyasını gözleyen Facebook skandallarında https://tr.wikipedia.org/wiki/Cambridge_Analytica öğrendiğimiz manipulasyonları yapan bir kişi.
Meteor madenciliği aptalca bir konu değil. Film bu konuya biraz gölge düşürüyor. Aman aklınızda böyle kalmasına izin vermeyin. Gerçekten çok önemli. Ama dünyaya çarpmakta olan bir gökcismi için yapılması gerekmiyor(!)
Sürekli kendinden müthiş emin halleri, ölüm tahminlerinden en azından birisinin tutmayışı göz önüne alındığında her fırlatma ve görev esnasında büyük araç kayıplarının oluşu düşündürücü.
Biz bugün Elon Musk Mars’a gidiyoruz dediğinde heyecana kapılıyoruz. Belki de asıl soru kaç kişi gidecek, kalanlara ve bu dünyaya ne olacak olmalı.
Ek olarak bütün filmde eksikliği görülen dünya çapında organize ve dış denetime açık bir eylem planının eksikliğiydi.
KÜREK SATIŞLARININ REKOR SEVİYEYE ULAŞIP FİYATLARININ ARTIŞI
İnsanın aklına tuvalet kağıtlarının pandemi ile sonuncuya dek tüketilip insanların birbirleriyle kavga edişi, afet anlarında evlere konserve, pil, ilaç, un yığılması geliyor değil mi?
Kürek satın alınması başımızı kuma gömme metoforu için harika bir örnek. Bahçesine kazacağı sığınak ile kurtulabileceğini düşünmek.
Bu konuda karıncaları ve arıları takdir ediyorum. Bir tehdit -canlı olsun ya da doğa olayı olsun- yaşam alanlarına uzandığında hep birlikte çoğunluğun ve türün hayatta kalması için kendilerini aşan organizasyonlara ve davranışlara girebiliyorlar. Ortam sıcaklığını artırıp katil yabani arıları öldürmek için kendilerini ısıtıp feda edebiliyorlar ya da suyu geçmek için sal şeklinde birbirini ısırıp kenetlenebiliyorlar.
GENERAL’İN BEDAVA OLAN ŞEYLERİ SATMASI
Beyaz Saray’da konuşmak için üç bilim insanı beklerlerken General’in zaten bedava olan su ve çerezi parayla satışı müthiş değil mi? Hatta para üstü vermeyip 10 yerine 20 dolar alması(!) İki şeyi anlatıyor:
Bir; insanlar dünya batsa bile kendi çıkarını düşünüyor. O anda bile bozulmuşluklarını alışkanlıklarını bırakmıyorlar.
İkincisi ve çok çarpıcı olan şu: Aradan aylar geçmiş bilim insanı Jennifer Lawrence (Kate Dibiasky) sevgilisi ile yan yana uzanmış, gökyüzüne doğru bakıyor ve bu olayı anlatıyor. İnsan psikolojisinde adaletsizliğe uğramak çok büyük bir öfke nedeni, hayvan deneylerinde bile eşit yemek verilmeyen veya daha kötü yem verilen hayvanların isyan ettiği görülüyor.
Bu şunu çok düşündürüyor. Şu kişi yolsuzluk yaptı devleti şu kadar zarara uğrattı dediğimizde sanki başkalarının sorunu gibi algılarken cebimizden bir bozuk para bile alındığında sinirleniyoruz. İşte bu bizim algoritmamızdaki bug. Birlikte hareket etmemizi önleyen kendi çıkarını kolla, sen kendi işine bak onu kaptırma düşüncesi. Büyük resimde tüm toplumların daha zenginleşmesini ve kaynaklara erişmesini engelleyen de bu. deveyi hamuduyla götüreni görüp ona karşı aynı haksızlık duygusu ve siniri hissetmiyoruz.
Bunun için herkese ama herkese önce maaşı ve geliri kesintisiz verilmeli sonra oradan kesilmesi gereken parayı kendisi eliyle bankaya vergi hesabına aktarmalı. Bu işlem otomatik yapılamamalı, el ile yapılması zorunlu olmalı. Görün bakın, vergiler nasıl da mantıklı yerlerde kullanılmaya başlamış. Ülkeler nasıl da kalkınmış, özellikle gelişmekte olanları.
GEZEGEN KATİLİ ASTREOID NEYE BENZER?
Dinozorların sonunu getiren astreoid bundan 66 milyon yıl önce Meksika’nın Yucatan Yarımadasına çarptı ve kendisi 10 kilometre genişliğindeyken çarptığı alanda 180 km çaplı Chicxulub Krateri oluştu.
Astronom Gözüyle Film
Trilyon Doların Olsa Ne Çıkar, Çarpan Kuyruklu Yıldız İle Öleceksen?
Bu sahnede ülkemizden bir içecek markasını görüp sosyal medyada capsler paylaşmamız ise çok ironik(!)
“Don’t Look Up” Ekşi Sözlük Sayfası
https://eksisozluk.com/dont-look-up–720165
TEHLİKELİ GÖKCİSİMLERİYLE MÜCADELE KİMİN İŞİ?
Üstteki görsel Dünya çevresinde önemli görülen her şeyin hareketini gösteriyor.
NASA Dart projesi ile bununla başa çıkmayı deniyor. Uzaydaki gökcisimlerini yolundan saptırmaya çalışıyor.
https://en.wikipedia.org/wiki/Double_Asteroid_Redirection_Test
Gezegen Savunması
https://en.wikipedia.org/wiki/Asteroid_impact_avoidance
Türkçe (otomatik çeviri)
https://en-m-wikipedia-org.translate.goog/wiki/Asteroid_impact_avoidance?_x_tr_sl=en&_x_tr_tl=tr&_x_tr_hl=tr
Armageddon Filmi, New York Meteor Yağmuru
https://www.youtube.com/watch?v=ggJboWWo7lM
Don’t Look Up | Netflix Resmi Sitesi
https://www.netflix.com/title/81252357
“Don’t Look Up” Fragman Trailer
EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN
Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.