Yiğit bana bir mim yollamış. Yani siz cevaplıyorsunuz ve başkasına gönderiyorsunuz. Canınız okumak istiyorsa buyurun yoksa teknolojik, bilimsel, web tabanlı bir çok yazı var onlara geçebilirsiniz.

Hey, tamam mı, Google’dan öylesine geçerken gelenler gittiler mi? Evet sadık okuyucum artık bizbizeyiz. İşte hayatta beni çıldırtan ince ipince detaylar:

* Gazetelerin birleşme yerlerine konan o ince sayfaları birbirine yapıştıran kesiklerin süs olduğunu sanan ve okunmuş gazeteyi bana satmaya çalışan gazeteciler.

* Sonu gelmez bilgiyi tasnif etmek için giriştiğim o mücadelede kesilmiş makaleler, üst üste yığılmış dergiler ve “bu okuyucunun ilgisini çeker” diye not aldığım yüzlerce kağıt. Yüzlerce! abartmıyorum.

* Duştayken üstümden sürekli su aktığı için tüm elektro-manyetik dalgalardan alanlardan korunduğuma inanmam ve beynimden geçen farkındalık parıntılarını hayretle izlemem.

* Sıraya kaynak yapan uyanık geçinenler. Gerçekten çok ama çok sinirleniyorum.

* Minübüste yer olduğu halde yapışarak oturanlar. Öffff!

* Haydarpaşa’yı fotoğraf makinemle ateşli bir heyecanla çekerken, aralarda bir yerde sevgilisiyle sarılıp koklaşırken kendilerini çektiğimi sanıp dövmeye gelenler ve ben derdimi anlatırken tam sırasıymış gibi o anda “abi benim de fotoğrafımı çek” diyerek etrafta zıplayan tipler.

* Tam olarak üstüme yapmayı başaran her çeşit kuş türü. Üstelik piyangoya da inanmam. 🙂

* Dilencilerin zeki ve çevik olanları. Çok fena aldatıldığım bir çok sefer var ki burada kendi yufka yürekli tabiatımı da ekleyebilirim listeye.

* Kara Kule serisinin sonu gibi biten kitaplar. Hayatımın seri kitabıydı. Sonunda rezil bitti. Cidden uçak bileti alıp ABD’nin Maine eyaletine gidip Stephen King’le dostça bir söyleşi yapasım gelmişti.

* İçinde yaşadıkları topluma, onlara hizmet edenlere saygısı olmayan insancıklar. Beğenmese de en azından saygı duymayı bilmeyenler.

* Vestel Divx playerin DVD’leri kafasına göre okuyup, okumaması ve önce azarlayıp (bu prosedürde mutlak şart) vurunca (cidden vuruyorum, gülmeyin) çok güzel çalışmaya başlaması. Hayır tamir ettirmeyeceğim. Vestel’de daha önce tamir edilmişti. Vestel bana ücretsiz bir tane gönderene dek vurmaya devam edeceğim 🙂 (Adresimi nereden mi bulacaklar, iletişime yazsınlar seve seve yollarım 🙂

* 5 bıçaklı bir traş bıçağına ihtiyaç duyacak kadar sert olan sakallarım (Evet doğru 5 bıçaklı. Gillette firması yeni çıkardı fotoğraflarını çektim inceledim yazı yazacaktım sonra reklam olmasın diye yazmaktan vazgeçtim ama mükemmel) ve bunlara sebep olan ortaokuldaki ayvacık bıyıklarımı kestirten ve daha o hafta tayini çıkan matematik öğretmenim. (Ah unutmadan Gillette Türkiye için kobaylık yapabilirim. Keman teli üretiminde kullanılabilecek kalitede sakallarım var. Her yeni ürünlerini yollayabilirler. Detaylı test sonuçları verir ve ürünleri kritize ederim. Nasıl mı gönderecekler elbette ilet.. ehm :).

* Çocukları sevemeyen ve anlamayan yetişkinler.

* Arkaların boş olduğunu iddia eden faz değiştirmiş halk otobüsü muavinleri

* Bayram günü koca Altunizade’ye 3 tane nöbetçi eczane bırakan ve hastalara abartısız bir saat sıra bekleten yetkililer.

* Uçakta cam kenarı istediğinizde “Tamam” deyip yalan söyleyen ve sizi en uzak yere yollayan yer hostesleri ve elbette sinemada sizi en uca gönderen gişe görevlileri.

* Aaa barbekü sosu süper! Aç canım Ayberk aç, bakalım nasıl kokuyor? “Plop”. O ses neydi Ayberk? “Kapak bükülmüşse satın almayın” yazıyor ya. Yerine koy sevgilim kim anlayacak Allah aşkına…

* Demek karate yaptın ha? Hayır Ai ki do. İyi gel vur bakalım. Felsefesine aykırı. Ney? Biz dövüşmeyiz. O nasıl karate baba ya? Bak tekmeyi atacan….

Hayatta küçük şeyler insanı mutlu da ediyor mutsuz da. Demek ki o şeyler değil biz seçiyoruz tavrımızı fikirlerimizle ve alışkanlıklarımızla.

Ben mimi kimseye atmıyorum. Nefesimi tutacağım ve isteyen devam etsin diyeceğim.



EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN

Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.


https://suleymansonmez.substack.com/
E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.


5 YORUMLAR

  1. :))) Allah huzur ihsan etsin…Edilmiş ihsanların yetmediği yerde, bizi çıldırtan bizim kalıplarımız devreye girer
    ve örneğimizde görüldüğü üzere, çıldırtan detaylar yaşam ağacımızın dallarında, sayılamayacak çoklukta yapraklar olurlar…O ki..,bir rüzgar esip bu yaprakları dökmeye görsün,işte o zaman “al gözüm seyreyle yaşamı”…Lafın kısası,bu kadar detaya ulaşmış gıcıklık,yaşama karşı,hayata karşı gıcıklıktır ya “HU”…:))

  2. Tüm bunları yazabilmek ne güzel. Hayatın yüreğimize verdiği yükleri atabilmek yazıyla, detayları görebilmek.

  3. Bu yazıyı yazmam çok iyi oldu, terapi gibi geldi bana. Uzun uzun düşündüm ve bu yıl içinde arka arkaya çevremdeki sevdiklerim, büyüklerimiz vefat etti. Genelde ölüm karşısında soğukkanlıyım sebat ederim ama bana yaşamın armağanı çok daha büyük göründü zaman geçtikçe.

    Öleceğimi anladım. Bunu bütün insanlar bilir ama canı gönülden “ben de öleceğim” demek zordur. Genelde “Nasılsa öleceğim dünyaya bir daha mı geleceğiz?” deyip, delirip, her deneyime saldırmak, acımasızca çalmak çırpmak, yıkmak dökmek sonra daha büyük bir susuzlukla ölmek çağın modası.

    Bu yazıyı yazdıktan sonra en sevdiğim ayrıntıları yazmak istedim. Ama bunları anlatmak aptalca bir övünmek gibi geliyor artık.

    En güzeli sessizce çiçeğin masum tenine dokunmak, köpeğin gözlerindeki dostluğu ,otobüse binerken elini tutan ihtiyarı, seni tanımadığı halde selam vereni, yavruları için gece kalkıp süt ısıtan ana babayı, emek harcayan doktoru, öğretmeni, memuru, işini iyi yapan esnafı, sanatçıyı, güneşin üzerinde dans ettiği ağacı ve her nefeste canla dolan akciğerlerimizi yeniden keşfetmek.

    Ben dünyada hiç bir şey bilmiyorum deyip bugün keşfetmek. Bizi kıcaklayan yaşam denen bu sevgiyi iyice kavramak.

    Sağlıcakla kalın.

  4. Beni çok fazla çıldırtmadı ama yine de güzel olmuş bunlar. Günlük hayatta karşımıza çıkan şeyler. Teşekkürler.

  5. Bende kendi blogumda Sinir listesi diye bir yazı yazmıştım biraz onu anımsattı bana.

    Ayrıca Süleyman Sönmez’in yorumu çok içten olmuş teşekkür ediyorum.

SİZİN DÜŞÜNCENİZ NEDİR?

Yorumunuzu yazınız
İsminizi Yazınız