Blog kelimesi Türkçe’ye çevrildiğinde ilk önce “günlük / günce” kelimeleri önerildi. Ancak zamanla, kişilerin gündelik hayatlarını değil, her çeşit konuyu anlattığı görülünce “blog” kelimesine geri dönüldü. Bu terimin web siteleri içinde kapsadığı alan, birinci tekil şahısla “Ben” diliyle yazım özellikleri gösteren ve konuya insani öğeleriyle yaklaşan siteler için oldu. Türk camiasında da ismi bilinerek yazanlar olduğu gibi, sadece site ismiyle anılanlar da var. Ancak görünen o ki herkes herşeyi bloglardan öğreniyor.
Diyelim bir haber sitesine girdiniz. “Şu, şu, şu oldu” diyor. Onun manasını çözmek için işin arka tarafını cesur yazan bir köşe yazarı bulmak gerekiyor. Ancak her zaman yazamadıklarını biliyoruz. Aynı şekilde bir ürün satın alacaksanız deneyenlerin gördükleri, anlattıkları, şikayetleri birinci elden deneyim, hem maddi hem manevi anlamda önem kazanıyor.
Blog yazarlığının güzelliği burada; halkın gerçek sesini duyabiliyorsunuz. Kimileri hemen kaygıya kapılıyor, sanıyorlar ki, blog yazarları istediğine sayıp sövebiliyor veya herkesi karalıyorlar. Belki halen birkaç kişi var. Ama büyük çoğunluk biliyor ki, bağıran çağıran karalayan bir blog yazarı kesinlikle kısa sürede silinip gidiyor.
Kişi eleştirilerini en büyük hakkaniyet duygusu ve adaletle, objektif kriterlerle sunuyor, delillerle destekliyorsa ve teknik bilgisi ile açılım getiriyorsa iyi blog yazarı oluyor.
Çok sevindiğim birşey var ki Türk blogküresi gün geçtikçe daha kaliteli içerikle doluyor. Her geçen gün hiçbir basılı medyada görmediğim lezzette, yazılar, görseller görme mutluluğuna erişiyorum. Bu örnekleri gören diğer blog yazarları anlıyorlar ki, bir gazete sitesinden alınıp yapıştırılan konunun hiç değeri yok. Maddi manevi kazancı da yok. Yani kişi yaşadığı Karadeniz yaylalarını anlatsa daha çok ve tutkulu ziyaretçisi oluyor. Böylece blog yazarları yaşadıklarını anlatıyor.
Ciddi blog yazarlığı emek ve zaman alan bir iştir. Sadece hobi olmayı aşar. Kişinin yazı için araştırması, görselleri bulması, düzenlemesi ve sonra gelen yorumlara aynı titizlikle cevap vermesi gerekir. Aslında yorumlar sınav kağıdının notu gibidir. Her yazılan yazı toplum önünde verilen bir sınav gibidir.
Bütün bu girişten sonra işi ciddiye alanlar için maddi getirinin önemi de anlaşılmıştır diye düşünüyorum.
İyi Blog yazarı neden maddi gelir bekler?
- Sitesi çok ziyaretçi alır. Her gün gelen binlerce ziyaretçi nedeniyle sürekli hosting / barındırma firması değiştirir. Sonunda düzgün bir paket bulduğunda dahi masraftan kaçınmaması gerekir. İyi bir blogun kendine server / sunucu kiralaması bile gerekebilir.
- İyi bir blog için işgücü ve zaman harcanır. Dünyada her şeypara ile satılırken eve musluk tamirine gelen kişi 2 saat için iyi bir ücret talep ederken iyi blog yazarının ömrünü kaliteli içerik için harcaması sadece özveriyle açıklanamaz. Şu anda Internet’te içerik ücretsiz olduğundan, ziyaretçilerden birşey talep edilmediğinden reklam gelirlerine ihtiyacı vardır.
- Kaliteli bir blog yazarı, deneyen, araştıran öğrenen kişidir. Okumak için aldığı kitapların, anlattığı tüm teknolojik cihazların, fotoğraf makinesi aksamlarının, yediği, yaptığı yemeklerin, okurlarına anlatmak için kalkıp gittiği seminerlerin, satın aldığı programların, DVD’lerin bir bedeli vardır. Bunları karşılayamazsa ya düzgün gerçekçi anlatamaz, ya da sadece maddi durumu çok iyi olanlara anlatmak düşer ki; halkın büyük çoğunluğu o anlatılan mekanların kapısından giremez, o cihazlara maddi kaynak ayıramaz. Blog yazarının finanse edilmesi gerekir.
- Blog yazarı kazandığı parayı bir hayır işinde kullanmak isteyebilir. Eğer iyi kazanıyorsa bununla bir çocuk okutmak, bir aileye yardım eli uzatmak, bir hastanın ilaç masraflarına destek olmak isteyebilir. Böyle kişiler bununla öğünmediğinden asla duymazsınız. Ama bunları yapabilmek için ek gelire ihtiyaçları vardır.
- Blog yazarları kazançlarıyla reklam vererek okunurluklarını arttırmak için tekrar reklam verebilirler. Yani kazançlarını okuyucu kazanmak için sisteme geri aktarabilirler.
Bu ve bunun gibi sayısız nedenle blog yazarları para da kazanmak isterler. Peki kaliteli içerikle beraber yürüyecek bu olayda alternatifler kimlerdir? Herkesin ilk aklına gelen Google Adsense, Türkiye’den reklamz vs. gibi.
Peki neden blogcu kendisi sitesine kolayca reklam alamaz? Çünkü reklam satışı, firmalarda personeli olan, uğraşılan, reklamverenlerle kontak kurarak mesai harcanan, düzenli yapılan ve Internet için yeni bir uygulamadır. Belki bir süre sonra yaygınlaşacaktır ancak şu an reklam şebekelerine üye olmak daha iyidir. Blogcu bu kadar işi aynı anda yürütemez.
Gelelim “Bloglama”ya, Eray Endeş, Bloglama sisteminin kurucusudur.
Bloglama projesinin temelinde şu yatar. Reklamveren için reklamı vereceği sitenin, blogun güvenilirliği ve reklama konu olan ürüne ve hizmete yakınlığı çok önemlidir. Ayrıca kaç kişiye ulaştığı da. Bloglama birçok iyi blogun üye olduğu bir şebekedir. Bu şebekede her blogun yaklaşık hangi konularda yazdığı da bellidir. Reklama uygun bloglar ile reklamveren arasında bir köprü kurar.
Peki Google reklamlarından farkı nedir? En büyük fark; telefon zili, çöpçatan hattı gibi hem reklam geliri yok denecek kadar az, hem de çoğu ziyaretçinin rahatsız olduğu reklamları göstermek zorunda kalmazsınız. İçerik kadar kaliteli reklamla hizmet verirsiniz. Bu konuda Google Türkiye çok ciddi adımlar atmalı ve ziyaretçileri bu garip ve aldatıcı reklamlardan kurtarmalı. O ayrı bir konu.
BLOGLAMA, BLOG ÖDÜLLERİ
Bloglama şimdi yeni bir yarışmayla karşımızda, isteniyor ki, Türkiye blogküresinin en kaliteli siteleri ortaya çıksın. Bunlar maddi, manevi ödüllendirilsin.
Ve işin en güzeli bunun bir halk oylaması olması. Yani sizlerin oylarıyla en iyi blogların seçilecek olması. Yurtdışında örneklerini gördüğümüz yarışmalar gibi.
Şu anda sponsor firmalarlarla görüşülüyor. Ben sponsor firmaların yarışmaya desteklerini fazlasıyla vereceklerine eminim. Çünkü WOM (Word of mouth, “kulaktan kulağa pazarlama” demek uygun olur, “Ağızdan ağıza” terimi İngilizce çeviriye uygun olsa da hiç hijyenik bir tanım değil, özellikle Türkçe söylenişinde 🙂 ) pazarlama stratejisinde bloglar şu anda en güçlü medyalar. Bir tek makale on binlerce kişiye ulaşabiliyor. Oysa bir dergi sadece 30 – 40 bin basılıyor. Dergi genel bir yayınken, blog sadece o konuda okumaya hazır kitleye anında ulaşıyor ve samimi dürüst diliyle etkili bir mesaj iletim mecrası oluyor.
Aşağıya Kurumsal Haberler’de yayınlanan resmi açıklamaları ekliyorum.
Kaynak: Kurumsal Haberler
Bloglama.com hakkında
Bünyesinde bulundurduğu birçok blog aracılığıyla, reklam veren ve blog yazarları arasında köprü oluşturan Bloglama.com, tamamı blog yazarlarından oluşan ekibiyle yalnızca blog reklamcılığı ile ilgilenen ve en verimli reklam seçeneklerini sunan İstanbul merkezli bir reklam ağıdır.
Ağustos 2007”den bu yana, yalnızca bloglardan oluşan reklam ağı ile Türkiye”de internet reklamcılığına yeni bir bakış açısı getiren Bloglama.com kurucusu Eray Endeş konuyla ilgili şu açıklamaları yaptı: “2008 yılı itibariyle ilk kez düzenlenecek olan Blog Ödülleri’nin, Türk blog küresini geliştirmek amacıyla yapılan çalışmaların önemli bir halkası olacağına inanıyoruz. Bu yepyeni organizasyonun, blog yazarlarının gündemine hızlı bir şekilde girmiş olması ve birçok blogda konuyla ilgili yazı ve yorumların yer alması, Blog Ödülleri’nin blogcular arasında önemli bir prestij sembolü olacağının bir göstergesidir. Bugün Türkiye’de çok başarılı bloglar bulunuyor. Bizim hedefimiz, bu blogların çok daha fazla internet kullanıcısı tarafından fark edilmesini sağlamak ve internetin en önemli güçlerinden biri olan kaliteli içeriğin, bloglarda da var olduğunu gösterebilmektir.”
Sponsorluk görüşmeleri devam eden yarışma ile ilgili tüm detaylar, organizasyonun web sitesi olan www.blogodulleri.com adresinde çok yakında yayınlanacak.
Sponsorluk ve detaylı bilgi için:
Eray Endeş, bloglama.com //reklam şebekesi
Resmi siteler:
Blog Ödülleri
Bloglama
Cisday
http://blog.blogodulleri.com/
Not: Gelişmeleri yine bu yazıya ekleyeceğim.
Blog ödüllerinde Güneşin Tam İçinde’ye oy verip destek olan tüm dostlarımıza kucak dolusu sevgiler!
EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN
Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.
Türk blog küresi için sevindirici bir gelişme. PCnet’in seçtiği en iyi bloglardan daha iyilerinin sıralamada yer almasını istiyorum. İnşallah gruplar kriterlere bakmadan birbirlerine oy vermezler diyeceğim ama umutsuz olarak 🙂 Belirli kişiler var birbirlerini destekleyen. O yanındakine oy veriyor yanındaki de ona. Keşke nesnel oylamalar yapabilsek. Sonuçlar umduğum gibi çıkmaz inşallah. Özellikle GTİ için iyi bir sonuç çıkmasını istiyorum 🙂
Güzel bir yazı olmuş Süleyman Bey blogculuk anlayışı kişiden kişiye değişen birşey Türkiye’de tam oturmadı en az 3-5 senesi var . Çünkü Türkiyede internet ortamına yapılan yatırımın boyutları hala çok düşük.
Adwords reklam veren kuruluşlar en düşük ücretten fiyatlandırma yapıyorsa o alanda yeterli rekabet yok ise şimdilik bloglardan gelir elde etmek baya sancılı bir süreçte gerçekleşecek.
Tartışmalar, saldırılar tabiki olacak kısır döngü içine girmeyen özgünlüğünü koruyabilen bloglar ve blogcular ön planda olacaktır.
Bana göre sırf bir konuya odaklanmak bir konu üzerinde birşeyler yapmak kısırdögü içine girmenize yol açıyor.(Kişisel olarak üzerinize almayın) Mesela hep program tanıtımı yapmak, film tanıtımı yapmak, tasarım ve kodlama üzerine yazmak bir süre sonra sıradanlığa yol açıyor.
Bunun sonucu olarak da kavgalar gürültüler başlıyor. Bunların yerine mesela yeni almış olduğunuz bir objetif (yanılmıyorsam NikonD80 vardı ) hakkında deneyimlerinizi sunmanız daha yararlı olurdu.
Gitmiş olduğunuz yerleri anlatmanız ve tüm enerjinizi o yazıya harcardınız.İşte dönüp dolaşıp yine blogcunun maddi olarak bir şeyler kazanmasına geliyor. Kavgasız gürütüsüz bir gün dileğiyle Işığınız bol olsun….
Uğur, yarışmada destekleriniz bekleriz öyleyse 🙂
Erdem Bey, ben bu siteyi ilk açtığımda hep aynı eleştiriyi aldım. Dendi ki yamalı bohça gibi bin tane şeyden yazma. Oysa çook uzun vadeli düşünüyordum.
Bir çok konuda yazılan, binlerce yazıyla dolmuş kaliteli bir içerik sitesi oluşmasını hayal etmiştim. Zamanla seçtiğim konuları çok detaylı ve özenli yazmayı hedeflediğimi gösterince, bu eleştiriler azaldı ve artık çok telden yazmam genelde seviliyor. 🙂
Ama yine de bunlar beni yavaşlatmadı. Tek konulu bloglar da açtım. Biliyor musunuz bu siteleri bilmem ama mesela 3 boyutlu gözlükleri anlattığım http://www.3dgozluk.com, Zeki Müren videolarını yazılarını toplamaya başladığım http://www.zekimuren.net, şu anda bakımda olan reklamların en güzellerini dünya ve Türkiye’den toplayan http://www.reklam-im.com gibi.
Hatta şu ara bir oyun projesini de yürütüyorum.
Şu an çalışması yürüyen olağanüstü bir Türk bilimadamının sitesi de yapım aşamasında.
Tüm bunları yaparken iyisini yapmaya çalışıyorum. Ancak bu çabaların maddi karşılığı henüz istediğimiz ölçüye gelmedi. Bu da bir gerçek.
Ancak tek site burası değil yani 🙂
Bizler en kalitelisi için çalışıyoruz. Ama “yazma şehveti” ile anlamsız yazılar yazmamak için nefes alarak yazmakta önemli. Bir çok blogcunun sandığı gibi her gün yazı yazmak şart değil 🙂 Çünkü blog günlük değil.
Sizin de ışığınız bol olsun, sağ olun.
Blog ödülleri ile ilgili birşeyler de yazıcaktım unutmuşum 🙂 Bu yarışma-yarıştırma işi biraz gerilim yaratıyor bende. Dikkat ettiğim, bu gibi şeyler çıktığında arkasında kavga-gürültü patlak veriyor. Umarım böyle bir şey olmaz. Kurallar ile ilgili birşey diyemiyorum daha açıklanmamış. Herkes için hayırlısı olsun diyeyim.
Süleyman Bey, o eleştirileri (iyi veya kötü) tabii ki alacaksınız, ama bildiğiniz yolda da ilerleyeceksiniz. İlk yazınızdan son yazınıza kadar profesyonel yazacaksınız diye bir şey söz konusu zaten olamaz. İnsan yazdıkça kendini geliştiriyor.
Zamanla binlerce yazınız olur zaten, aynı şey benim de başıma geliyor. Bir konu hakkında yazıp -yazmama kararsızlığı yaşamak berbat birşey, iş işten geçmeden karar vermek gerekiyor. Yoksa o kararsızlık sırasında o yazıya benzer bir yazı görmek insanın “keşke” demesine yol açıyor.
GELİŞMELER 1)
BLOGLAMA ÖDÜLLERİ AÇILDI VE KENDİNE GÜVENENLER ÜYE OLMAYA BAŞLADI
GELİŞMELER 2)
Güneşin Tam İçinde sitesi olarak Kültür ve Sanat dalında yarışmaya katıldık. Tüm dost rakiplere ( 🙂 ) duyurulur. Herkes arkadaşım neredeyse tatlı bir rekabet olacak.
GELİŞMELER 3)
Sizden oy verip destek olmanızı bekleyeceğim. Hem de sağlam bir destek sahalar inlemeli. Sesimiz stadyumun dışına taşmalı 🙂
http://2008.blogodulleri.com/Oylama.aspx?BID=56 (oy vermek için, tıklayıp üye olup oy ver demek yeterli. 10 sn de bitiyor 🙂
Kısacası sistem bir iki hafta sonra oylama süresini tamamlayıp oylamaya başlayacak. Şimdiden PR çalışmalarıma destek olmanızı istiyorum sevgili arkadaşlarım ve değerli okuyucularım
Kültür-Sanat kategorisinde sizi görünce aslında biraz şaşırdım. Çok genel bir çerçevede bolca makaleniz olunca, daha farklı bir kategoride beklemiştim adaylığınızı. Bir yandan da haber-güncel kategorisinde olmamanıza çok sevindim, sizin gibi bir rakip fazla iyi olurdu :))
Kültür-Sanat noktasında sizi destekliyorum; umarım emeğinizin karşılığını alırsınız. Saygı ve sevgiler..
Okan Yüksel
Okan Bey açıklayayım. Güneşin Tam İçinde bir çok alanda aday olabilr. Ancak şu var ki her dalda o işi tek iş olarak yapan ve layıkıyla yapan sevdiğim dostlarım vardı. Bir şekilde onlarla karşı karşıya gelmek istemedim.
Kültür sanat alanında da sevdiğim siteler var. Ama yapcak bir şey yok 🙂
Özellikle sanat ve kültü alanı bloglarda az geçiyor. Biz de bu kategoride hiç yazılmamış bir çok yazı hazırladık. Bu nedenle yarışmada bize oy vererek destek olmanızı rica ediyoruz.
Umarım başarılı olursunuz, ben kültür-sanat noktasında oyumu Güneşin Tam İçinde’ye verdim. Umarım en iyiler kazanır ve siz de hak ettiğiniz ödüle kavuşursunuz. Saygı ve sevgiler..
Süleyman bey Kültür-Sanat kategorisinde ben de adaydım ve gerçekten ben sizin kazanmanızı istiyorum, sizin arkanızdan ben ikinci yada üçüncü de olsam o bana yeter.
Ama hepsini cumartesi akşamı hep beraber göreceğiz. Belki de çok süprizler olur.
İlyas Bey cidden çok nazik bir jest bu mesaj.
Bunu görmek bile insanı ferahlatıyor. Sağ olun. İnsanların karakteri yaptıkları işin kalitesini ortaya koyuyor.
Mavinefes için de başarılar dilerim. 🙂