Balkız

Tüm hikaye taşınmamızla başladı. Evimize yakın bir sabit pazar vardı. Her ihtiyacınızı alabiliyordunuz. Biz onu sevmiştik. Esnafıyla ahbap olmuştum. Sonra bir şeyler oldu ve sabit pazar yıkıldı. Çekilmiş bir diş gibi hüzünle izledik dostlarımızın dükkanlarından kalan yıkıntıları. Aylar içinde molozlar gitti, yoldan geçen eskiciler demirleri söktü ve gayri ihtiyari bir açık otoparka dönüştü alan.

Gel zaman git zaman, sıcak bir günün ışıkları gözleri alırken metalik bir parlaklık arazide dikkatimi çekti. Eski bir araba olduğunu gördüm. Süratle yaklaştım zaten yolumun üstüydü. İşte o an Balkız’ı gördüm. Daha doğrusu öyküsüne vuruldum.

Karşımda eskimiş arabanın lastikleri patlamış bagajı çöple dolmuş aynaları kırılmıştı. Ama sihirli bir şey vardı bu arabada. Belki gülersiniz ama nefesim kesilmiş karşısında oturdum. Durup seyrettim.

Sokak köpekleri arabayı evleri saymış olmalı ki, önce bir iki hırladılar, sonra baktılar onlardan korkmuyorum, arkadaş oldular benimle. Kuyruklarını sallayarak yanıma geldiler. Sessizce arabaya baktık. Diğer tarafa döndüm. O an iyice şaşırdım. Sağ ön kapısının üstünde BALKIZ yazıyordu.

BALKIZ

Balkız sözü Belkıs’tan geliyor. Saba Melikesi Belkıs gibi…

Arabanın bal rengine daldım gittim. Kimdi bu arabanın sahibi? Ne hayallerle sevmişti? Bu araba nereden çıkagelmişti. Plakası 34 le başlıyordu ancak yine kırmızı boyayla kaportaya “02 Adıyaman” kazınmıştı.

Bir süre muammayı çözebilirlermiş gibi dostlarım olan kahverengi köpekle, kafasını bükmüş kulakları tüm sevimliliğiyle yana yatmış beni süzen karabaşa baktım.

Belki öyküyü biliyorlardı ama anlatsalar da anlamayacaktım.

Bir süre geçti. Eve döndüm. Işığın iyi olduğu bir günü bekledim. Sonra iki fotoğraf makinemi de alıp muhteşem Nikon D80’imi öpüp yola çıktım. Av zamanıydı.

BALKIZ’ın VİDEOSU


BALKIZ paylaşan: ssonmez

Arabayı her yerden çekerken iç aynasına asılmış 2 minik eldiveni de gördüm. Bu kadar duygu yüklü otomobilin öyküsünü çok merak ediyordum.

Sonra eve gelince Balkız’ı Webden aradım ve neden duygulandığımı birden hatırladım. Bu isim bir Türk filminde geçiyordu.

Başrollerinde İlyas Salman’ın oynadığı Sarı Mercedes’in öyküsüydü. Almanya’dan gittiği gurbetten köyüne dönen İlyas Salman’ın arabasına verdiği isimdi. Ve bu arabada “02 Adıyaman” ismi bu filmi izleyen bir sürücünün sevgisini anlatıyordu.

“Fikrimin İnce Gülü”, gözü gibi baktığı Mercedes arabasıyla Almanya’dan memleketine dönen işçi Bayram’ın hikâyesini anlatıyor. Türkiye’de ve Almanya’da sesli çekilen, bir adı da “Sarı Mercedes” olan filmde Salman, beyazperdedeki en iyi performansını yakalıyor.

Çocukluğu ve gençliği yoksulluklar, itilip kakılmalar arasında geçen Öksüz Bayram, nasılsa bir yolunu bulup işçi olarak Almanya’ya kapağı atmıştır. “Balkız” ile ezilmişliğinin tüm yükünden kurtulmayı amaçlar.
http://www.tulumba.com/storeItem.asp?ic=VI280076SG207

Sonra her geldiğimde arabayı farklı buldum. Sağı solu kırılıyor, yeni hayvanlar içine yerleşiyor ve yağmur yağarken başka, gün batarken başka oluyordu. Bir dostum gibi, geçerken başımla selam verir gibi, fotoğrafçı gözüyle en güzel açıyı arıyordum. Çekmediğim bir açı, bu öyküyü aydınlatacak sahibini ortaya koyacak bir şeyler.

Her duygulu Türk filminde olduğu gibi sonuç acıklı oldu. Belki aramızdan bu öyküye inanmayanlar çıkacaktır. Ancak öykü tamamen gerçektir.

Evet bir gün eve döndüğümde iş çıkışında geç saatlere kalmıştım. Şaşılacak gürültüler işitiyordum, iş makinelerini andıran sesler. Hemen koşarak baktım. Boş sahaya eski sabit market sahasına, gezgin bir lunapark gelmişti!

Hayretler içindeki ahaliyle birlikte tırlardan çıkan sökülmüş parçaların birleştirilmesini izledik. Atlıkarınca, çarpışan arabalar, balerin, gondol… Eskipüsküydüler boyaları atmış defalarca boyanmışlardı. Ancak gece ışıkları yaktıklarında lunaparklara özgü sihir hepimizi sardı. İnanamıyorduk. Gökten inmişçesine saatler içinde bir lunapark kurulmuştu.

Sonra sihir bitti. Birden sahnedeki çarpıklığı, ufku bile büken karanlığı algıladım.

Dudaklarımdan hasretle hatta kaygıyla ismi döküldü.

BALKIZ….

Balkız yoktu. Mahallenin çocuklarına sordum telaşla. “Burada bir araba vardı bal rengi eski ne oldu? Ne oldu ona gördünüz mü?”

Çocuklar üzüntümü ve telaşımı hissetmiş gibi hemen söylemek istemediler. Sonra neden biri “Onu yaktılar abi” dedi.

Uzakta arazinin sonundaki bir karaltıyı işaret etti.

Nefesim kesildi.

Durup lunaparka baktım. Bir an yakanlardan hesap sormak geldi içimden. Ama olacaklar belliydi. Çalışan işçiler beni tartaklayacak ve karakolda bitecekti iş.

Öylece kalakaldım. Ne eve dönebildim ne de Balkız’dan kalan o karaltıyı görmeye gidebildim.

Gözleri kör eden ışıkların altında ve kulakları sağır eden o mekanik test sürüşleri altında o hikayenin ebediyen elimden kaydığını hissettim. Sadece hikaye değil. O arabayı böyle candan seven adamın öyküsü de gitmişti.

Eve döndüm. Fotoğraflara baktım. Çektiğim heyecanlı videoyu izledim. Eşime anlattım.

Gün bitti. Lunapark aylarca orada kaldı. Müzik çaldı. Balerinin eteklerinde ve atlıkarıncadaki atların eyerlerinde çocuklar döndü. Bütün bunlar olmasa fotoğraflarını çekeceğim hatta araçlarına bineceğim lunaparka gitmedim. Mahalleden ayrılıp arkalarında eskisinden de büyük bir boşluk bıraktıkları güne kadar seslerini kulaklarımdan sildim.

Balkız ise sadece bir plaka olarak bu hikayenin kalbindeki gizemle anılarımda kaldı. 34 JLR 81

İlyas Salman – Sarı Mercedes Kaza Sahnesi

https://www.youtube.com/watch?v=KbSdo7yWe5s

Kaynakça:

Sarı Mercedes Filmi
https://tr.wikipedia.org/wiki/Sar%C4%B1_Mercedes
https://eksisozluk.com/sari-mersedes–138630

 



EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN

Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.


https://suleymansonmez.substack.com/
E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.


9 YORUMLAR

  1. Vay vay vay!
    Kadir tebrik ederim. Plakadan bakarak bayağı bilgi aldık. Trafikten araç sorgulama.

    Ama yine de Adıyaman’lı olduğunu düşündüğümüz eski sahibinin neden Balkız dediği ve öyküsü gizemini koruyor.

    Bize bir trafik desteği lazım 🙂 Veya sahibinin tesadüfen webden bulması lazım. Bakalım bilginin devamı gelecek mi?

  2. Bu öyküyü 5. blog yazarları toplantısı çıkışında sizden dinlemiştim, o zaman merak ettiğim balkiz’in fotoğraflarını ve videosunu da artık görmüş bulunmaktayım.

  3. Evet ceoyavuz sana da da Ömer Enis’e de anlatmıştım.

    ama sanırım yazıdilim sözlü anlatımımdan daha iyi. Özellikle detayları yazarken daha iyi verebiliyorum.

    Yorum yazdığın için teşekkür ederim.

  4. ınsan bazı seylerı kolay sevıp zor bırakıyor bızımde bı kamyonumuz vardı cokkkk eskıdennnnnnnn babam onu hurdacıya vermıstı ama cocuklugum onun kasasında gecmıstı cok aglmıstım bu arbayı sevenede hak verdım bazen farklı seylerı sevebılıyoruz hemde cokkkkkkkkk

  5. üstad teşekkürler.cok hoş başlayan ve sonu cok hüzünlü biten bu yazıyı paylaştğın için 85 moskoviç ki bende aynı renk 87 modeli var yıllara ve yollara inat hala ayakta. Ama sunu belirteyim yakıldığını okuyunca içimden koca bir parca koptu çünkü biz bulgaristandan almıştık moskoviçimizi ve bir araba almak o zamanlarda tam bi sabır işiydi. modeli secsen dahi renk kurayla belli olurdu ve ne cıkarsa bahtınıza misali ama sıcak soğuk demeyen bir araç. sahibi olupta yıllarca kullanmıs kıme sorsanız bir hikayesı vardır.
    şimdibenimde yeni ir aracım var ama eski dostum hala gözbebeğim.
    paylaşmak istedim çünkü anlattığınız hikaye ile arabama daha sıkı bağlandım yıllarca yaşadıklarımız bir fılm seridi gibi geçti gözümün önünden…
    teşekkürler ediyorum tekrar

  6. Çok değerli bir anı ve çok güzel nadide düşünceler saygı duyuyorum ama bir de işin ters tarafı var belkide şerefsizin biri ,birisi için çok değerli olan ama maddi değeri az olan bu sarıkızı çaldı sonrada korkup bi yerlere bıraktı böyle bir ihtimalde var . Saygılarımla..

  7. ‘Maskviç’ diye okurlarlar esasında arabanın ismini Ruslar. 2140 modeli bu araç. 1976-1988 arası üretilmiş Sovyet arabası.Kelime anlamı olarak ‘Moskovolı’ diye çevirebiliriz. Sıfır 100’ü 19sn 100 km’de de şehir içi 11.3 şehirdışı da 8 lt benzin yakan bir araçtır.
    Belli ki sahibi SSCB görmüş birisi ya da göçmeni.

SİZİN DÜŞÜNCENİZ NEDİR?

Yorumunuzu yazınız
İsminizi Yazınız