Dünyaya bakarken ve ölçerken, öğrenirken, tartarken, tanımlarken bu yüzyılla birlikte müthiş bir şey farkedildi. Işıkla başlayan bu farkediş Fizik’te dalgacık/parçacık tartışmalarını başlattı. Sonra da kuantum fiziği ile zirveye tırmandı.
Konu nedir? Ne anlatıyorum fizik mi anlatıyorum? Hayır. Hayatınızı çok ilgilendirecek bir şey anlatıyorum. Tane tane anlatalım öyleyse 🙂
Biz şu an birbirbirimizden ayrıyız, ben varım, sen varsın, o var. Parçalar halinde evren, sandalye var masa var, güneş var, ağaç var vs. Tamam, buraya kadar sorun yok bildiğimiz algı.
Yüzyılın başında, ışık taneciklerden mi oluşur, parçacıklardan mı tartışması başlıyor. Deneyler yapıldıkça iki grup da güçlü deliller sunuyor ve ispatlıyorlar. Böylece görülüyor ki ışık bir tuhaf. Hem fotonlardan oluşuyor hem de bir dalga gibi tek parça. Peki iki grup sonunda neyi farkediyor? Ölçüm cihazları neyse mesela parçacık ölçer, ışığın parçacık olduğu görünüyor. Diğer grup ise dalga öçümleri yapıyor.
Elinizdeki ölçüm ve kontrol mekanizması neyse evreni öyle algılıyorsunuz ve öyle saptıyorsunuz. Dikkat edin bu çok önemli kendinizi bir parçacık olarak algıladığınız için evreni parçalardan oluşan bir mozaik bir puzzle gibi görüyorsunuz. Oysa dalga kuramında evren bir deniz, tekil bir deniz, dışı yok hiçbir nesne diğerinden ayrı değil ve görünen uzaklıklar uzayla dolu, hatta maddenin kendisi bile karanlık madde denilen bu uzayın biçim almış şekli olabilir. Dünyanın parası akıtılarak kent büyüklüğünde dev makinelerde ispatlanmaya çalışılıyor bu saptamalar.
Bu bilgiler bize ne verir? Elimize ne geçer? İnsan beyni hem parçacık, hem dalgacık düzleminde hareket edecek kapasitededir. Binlerce yıldır bilgelerin anlattıkları ahlaki prensipler, olağanüstü algılar ve insanlığın gelişimi belki de tek bir canlı evren organizmasının parçası olmamızdan kaynaklanıyor. Belki de biz devasa bir sistemdeki beyin hücreleriyiz. Ama sanırım bir gün insanlık alemi de hayvanlar, bitkiler ve otomatik yaşayan tüm canlılar gibi dev bir uyuma merhaba diyecek. O günü beklemeden içimizden bazıları bir üst bilinç fonksiyonlarına taşınacaktır.
Saçma görünüyor değil mi? Tıpkı ilk kez denizaltıyla sualtına inen adamın sözleri gibi, tıpkı Kolomb’un hayalleri gibi, tıpkı demir kuşların (uçakların) havadan ağır şeylerin uçabileceğini söylemek gibi, tıpkı Ay’a gidilecek demek gibi. Bu saydıklarım ve binlerce büyük buluş insanın dışında bir şeyleri değiştirdi. Ama bu anlattığım buluş insan varlığını değiştirecektir.
http://www.fortunecity.com/emachines/e11/86/qphil.html
EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN
Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.
Niye insan kendisini hep kainatın en önemli yerine koymaya çalışır ve şu anda olmasa da varlığını tüm evrenin bilincini oluşturan beyin hücreleri olarak görür bilmiyorum… Bana göre bu biraz fazla ütopik bir teorem ayrıca bilimsel keşiflerin inanılmazlığına dikkat çekerek bu teoremin de böyle bir şey olduğu ve bir gün gelip gerçekleşeceği kesinliği bana uymuyor. Keşke bu konu üzerine biraz daha fazla felsefi yanı olan ama bilimsel verilerle desteklenen uzun bir yazı olsaydı…
ONALTIKIRKALTI , aslında bu konuya sık sık dönüyorum. Yeni evren modelleri ve bilimadamlarının en son görüşleri.
http://www.gunesintamicinde.com/siz-uzay-zamandan-yapildiniz-you-are-made-of-spacetime/ adresinde sanırım tatmin edici bilgiye ulaşacaksınız.
Ayrıca insanın mikrokozmoz olduğuna dair güçlü inanış o kadar eski uygarlıklardan beri görülüyor ki. Bizim bulamadığımız onların deneysel çalışmalarla edindikleri izlenimler.