Biz dediğinizde o “biz”in çapı ne kadar? Tuttuğunuz futbol takımı mı? Aileniz mi? Şirketiniz mi? Siz ve sevgiliniz mi? Siz ve arkadaşlarınız mı? Sizinle aynı milliyetten olanlar mı? Tüm insanlık ailesi mi? Tüm canlılar alemi mi? Tüm canlısı ve cansızı ile galaksi mi? Yoksa evren mi?
Görsel: shioshvili | Creative Commons lisansı ile kullanılmıştır.
Yazıyı benim sesimden izleyerek dinlemek isterseniz, lütfen aşağıdaki videoyu başlatın.
PODCAST DİNLEMEK İÇİN:
Spotify kanalıma abone olabilirsiniz.
“Duygusal zeka (EQ) ayna nöronlara bağlıdır” diyor nörologlar, beyin uzmanları. Bir insan ötekinin duygu alanını kendi beyninde duyusal olarak ne ölçüde tekrarlayıp taklit edebiliyorsa ötekinin sevincine ve üzüntüsüne ortak olabiliyor. Onun canı yandığında, canı yanıyor, o mutlu olduğunda, mutlu oluyor.
İnsanlık tarihinin, baş köşelerinde saygıyla anılan insanların, en büyük özellikleri de bu. Tüm toplumun duygu akışındaki sorunlu bir duygu ya da ihtiyaç alanını çözebilmek için, kendi duygu alanlarında güçlü bir sorumluluk yaşayan insanlar. Bir başkası ile ilgilenen, onun daha iyi yaşaması için ülküsü olan insanlar, bazen şöyle, bazen böyle işlere imza atmışlar. Ama ilk yaptıkları, bir BİZ tarif etmek olmuş.
Bu “biz”, bazen sol eline kullananlar, bazen derisi siyah renkte olanlar, bazen limanlarda üç kuruşa çalışan sefil bir yaşamın paryaları, bazen bir avuç “soylu”, bazen nükleer gücü elinde bulunduran seçkin ülkeler, bazen şu ırkın mensupları, bazense şu dine inananlar olmuştu.
Görsel: luc legay | Creative Commons lisansı ile kullanılmıştır.
Ne zaman BİZ oluşsa onun dışında kalan herkes, isteseler de istemeseler de ötekiler olmuş. Bu ötekiler de, yenilip yutulmamak için, “karşı-BİZ” olmak zorunda kalmıştır. Böylece savaşlar olmuş, böylece ölümler, kan ve gözyaşı olmuş ve “biz” olup, ötekini yok etmek yüceltilmiştir.
Bir dünya görüşünün büyüklüğü, kalıcılığı, sevgi esası üzerine kuruludur. İçinde sevgi barındıran hayat görüşlerinin BİZ’i çok geniştir. Seni de, beni de, onu da içine alır. Sadece insanları değil, saygıya layık her canlıyı içine alır. Bu sevginin temel dayanağı bazen Tanrı’ya olan inanç ve onun varlıklarına saygıdan, bazen güçlü bir humanizm duygusundan, bazen uygarlık düşüncesinden, bazense başka türlüsünü yapmak ekosistemi kalıcı şekilde çökerteceğinden oluşur.
Bir düşünce “BİZ” dediğinde, kişinin BİZ’ini incelerim. BİZ’i ne denli büyükse o kişi o denli büyüktür.
Görsel: dckf_$êr@pH!nX | Creative Commons lisansı ile kullanılmıştır.
Peki can alıcı bir yere gelelim. Bizim, -burada kastettiğim biz tüm insanlık alemi- düşünce alanımızla oluşturmadığımız insan türü evrende var olmadan önce de olan ve belki birgün biz olmasak da var olacak bir ortak bilinç, sadece var olduğu için tüm canlıların içinde yer aldığı bir BİZ olabilir mi?
Bu kadar geniş bir BİZ kavramı bir süperorganizmayı tanımlar. Şu an cansız kabul edilen materyalleri de içeren bir bilinç halidir. Mikrokozmosdan makrokozmosa tüm evreni matematiksel fiziksel katmanlarını tüm enerji çeşitlerini ve hayal edebildiğimiz ve edemediğimiz canlı formlarını kapsar.
Bu bilinç içindeki bir varlık konuştuğunda aslında tüm evren konuşmuş olur. Bir eylem yaptığında tüm evren yapmış olur. Her şekilde evrenin ilkelerine ve genelin yararına hareket eden bir varlık olacaktır böyle bir canlı.
Elbette BİZ’in bu sonsuzlukla özdeşleşmiş tanımı bu satırların yazarının buluşu değil. 🙂 Binlerce yıldır binlerce ermiş, filozof ve bilimadamı aynı çıkarsamayı yaptı. Hatta bazıları bu bilinç halini yaşadıklarını da söyledi. BİRLİK hali, Gaia teorisi, Fenafillah, Vahdet-i Vücut, Satori, Nirvana, Kütlesel Ortak Bilinçaltı ve daha neler neler…
Kutsal kitapların seslenişini hatırlayın: yolu şaşırmışlar, “onlar bütünden kopuş” halindeydiler. Ve çağrı her sistemde yapılıyor. BİZE KATILIN.
Şimdi size, sizi sorgulayan bu soruyu soruyorum. Köşeye sıkışacaksınız ama ne yapalım 🙂 Bu soruyu sormamın artık zamanı gelmişti.
SİZİN, “BİZ” DEDİĞİNİZ NEREDE BAŞLAR, NEREDE BİTER? Üstadım Sizin “Biz” dediğiniz ne kadar?
Görsel: woodleywonderworks | Creative Commons lisansı ile kullanılmıştır.
EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN
Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.
Çok güzel uyandırıcı bir yazı .
Benim bizim ne kadar düşünüyorum tam karar veremedim …
Benim BİZ diyebildiğim şeyler öncelikle ırkı, dini, politik görüşü fark etmeksizin İnsan, ondan sonra canlı alemi (hayvanlar, bitkiler…) Herşey İnsan için.
BİZ: Ben + benimle birlikte, bir şekilde, aynı çizgiyi/yazgıyı/zamanı/işi/eylemliliği/duyguyu vs. vs. paylaşan herkes.
İnsanlık, evren, şu bu demiyorum; çünkü “biz”, “benimle birlikte siz”i içeriyor. Öyleyse, kuşatabildiğim alan kadar “biz”….
Çok güzel bir yazı olmuş, ellerinize sağlık.
Normal bir sohbet sırasında, sözcük anlamı üzerinde çok da düşünmeden ‘biz’ diyorsak; anlamın ortamda bulunanlar ve konuşulan konu ile sınırlanması kaçınılmaz. ‘Biz’ dediğimizde hep bir grup insanı düşünmemiz de bu sınırlardan biri bence. ‘Biz’i kişilerden bağımsızlaştırıp, izninizle, sorunuzu biraz değiştirerek “Kendi kendinize ‘biz’ dediğiniz zaman zihninizde oluşan imge nereye kadar uzanır,”ı yanıtlamak istiyorum kendi adıma.
Kendi kendime ‘biz’ dediğimde, ilk önce zihnimde şu an içinde bulunduğum oda canlanıyor, içindeki tüm nesneleriyle birlikte. Ardından apartman, onun içinde bulunan canlılar ve cansızlar… Bu böyle büyüyor, bir matruşka gibi, yalnızca içten dışa doğru. En son geldiğim nokta, paralel evrenler dahil olmak üzere, tüm bir kainat. Gözümü kapatıp ‘biz’ dediğimde böyle bir seyir izliyor zihnim, neden cansız nesneleri dahi bu ‘biz’e dahil ettiğimi bilmiyorum bile; ancak içten içe ‘biz’in bir ‘anti-biz’ ortaya çıkardığı düşüncesini reddediyorum. Bence, ‘biz’, gerçekten her şeyle bir bütün demektir; ‘anti-biz’ler ise insan egosunun icat ettiği sanal kavramlardan biri. Belki de hayatta kalmak için icat ettiğimiz bir kavram, bilmiyorum. Kulağa biraz mantıksız gelebilir; ama ‘biz’ dediğimde hissettiklerim bunlar. Önemli olduğunu düşündüğüm bir konuya parmak bastığınız için içtenlikle yanıt vermek istedim.
Teşekkürler.
Kainatta geçmişte var olmuş, bugün var olan ve gelecekte var olacak kainat içinde bir herhangi bir şekilde işlevi olan insan zekasının kavrayabileceği her şey biz dir. Çünkü hepsi bir şekilde uzaktan veya yakından biririyle bağlantılıdır. Ama nedense ilk etapta biz çok sınırlı bir kavram olarak algılanır ve problemlerin çoğu da bu sınırlandırmadan kaynaklanır. Birazcık düşünmek bile “biz” üzerine çok şeyi değiştirir.
..iyi bir çalar saat kıvamındaki bu yazıdan çıkardığımı sandığım sonuç, sanırım sizin bizlerinizin kesişim kümesinin aslında benim “biz”imi oluşturduğu oldu ;]
bu arada hepim(b)ize mutlu bayramlar..
Ben sen veya siz yoktur benim için. Sevgi ve özgürlük oldukça bu kavramların ne kadar da boş olduğunu anlamak oldukça basit bu yüzden önce hakikati aramak gerekir.