Cumhuriyet, fikri binlerce yıl öncesine dayanan ama insanın insana köleliği ile çok uzun yıllar sonra gerçekleşen bir proje. İlk kez insanlar eşit, kanun önünde farksız ve kendini yönetme hakkına gelebilir duruma şurada baksanız üç yüzyıldan az bir zamandır sahip.
İlkel güdüleri, canlıları çeteleşmeye, kabile olmaya sürüler halindeki türler gibi tek liderin ezici iradesini takibe yöneltmiş. Ancak sonra insanı insan yapan o yüksek vasıflara en uygun yönetimin Cumhuriyet olduğu anlaşılmış.
Günümüzde de gelişmiş denebilecek ülkelerin yönetimleri Cumhuriyet yönetimiyken geri kalmış yönetimler diktatörlük, krallık ve benzeri şekilde yönetiliyorlar. Bu ülkelerin yöneticileri iyiyse ne ala, fakat kötüyse, ölene ya da devrilene dek – bu çoğu zaman bir ömür sürüyor – sıfatsız tebası işkence hayatı sürüyor. Bomba denemeleri yapan, kendi adına yeni kutsal kitaplar yazan, dış dünyadan soyutlayan, aldatan savaşa sürükleyen, moral değerleri oyuncak eden bu yönetimlerde bir zamanların Saddam yönetiminde olduğu gibi bir milli sporcunun maç kaybetmesi işkence görmesi için hak olabiliyor. Hak ve hukuk iki dudağın arasında. Üstelik o da günü gününü tutmuyor.
Böyle bir yönetimi bırakmayı güce tapan hiçbir yönetici istemez, isteyemez. Aleyhinde söz konuşulmasına tahammül edemez. Türkiye’nin demokrasi macerası kapatılan meclislerle dolu. Mutlak hakimken milletine yetkisini devredebilecek insanlar hem yüksek gönüllü, hem güven dolu, hem alicenap irade sahipleri olabilir. Çünkü onlar kendilerini adamışlardır.
Ne şanslıyız ki böyle bir insan önderliğimizi yaptı ve 83 yıl önce bize unutulmaz bir onur verdi. İnsana yakışır yaşama ve yönetilme hakkını. Anlayanlar oldu anlamayanlar oldu. Ama ne gariptir ki anlamayıp en ağır eleştirileri getirenler bile onun tanımladığı seçme, seçilme, çok partili seçim sistemi, Büyük Millet Meclisi ve kadınlara seçme seçilme hakkıyla konuşabiliyor ve eleştirebiliyor. Aksi olsaydı kurulacak olan – Tanrı korusun- Türkiye padişahlığının aleyhinde konuşamazlardı.
Atatürk’ün Trablusgarp’ta falına bakan bir falcının yerlere kapanıp elini öptüğü “Sen Padişah olacaksın” dediği rivayet edilir. Elbette adamcağız “Reis-i Cumhur” kavramını düşünemiyordu. Uzun süre silah arkadaşlarının esprilerini göğüslemek zorunda kalan Mustafa Kemal Paşa için de anlaşılır değildi bu kehanet. Bu gün görüyoruz ki o bir diktatör değildi, padişah da değildi. En önemli konuları yeri geldiğinde mecliste, yeri geldiğinde cephede ve yeri geldiğinde kimilerinin bir türlü diplomasiden anlamaması sonucu çok eleştirdiği uzun saatler süren akşam yemeklerinde tartışmıştı. Bütün bunların anlamı vardı. “Ben söyledim siz yapın” demekten hoşlanmıyordu. Her işin uzmanlarıyla, ekiplerle, kurullarla, daha doğrusu insanla insanın sorunlarına çözüm arıyordu. Bir çok konuda olayın uzmanları kadar bilgili ve zekiydi. Türk diliyle ilgili önerileri düzeltebilecek, bağlaçları toparlayacak bilgisi vardı. Geometride bugün kullandığımız açı gibi bir çok terimi bizzat kendi bulmuştu. Ancak Cumhuriyet onun en büyük hayaliydi.
Bugün bir çok ortadoğu ve doğu ülkesinin karanlığında bir ışık gibi övgüyle konuşuluyor Türkiye Cumhuriyeti. Sorunlarına rağmen adım ve adım yükseliyor. İnsanları kendilerine yeterince değer vermese de övülecek örnekler sergiliyor. Bu şüphesiz Kurtuluş Savaşı’nda kendi kaderini düzeltmek isteyen insanların şehitliğiyle gelen bir ivme. Halen o günün ivmesiyle gidiyor bu ülke. O kanların tükenmesi, kuruyup unutulması mevzu bahis değil. Yediğimiz her şeye sinen o güzel Anadolu toprağı uğradığımız ihanetleri, dökülen kanları zorlukları ve zayıf anımızı, halen ve halen bekleyen toplumları anlatıyor. Biz bunları anlatmaktan bile rahatsız oluyoruz. “Yeter artık bu yıl da düşmanı denize dökmeyelim ayıp oluyor” diyoruz. Ancak onlar bugün şu sınırda, bu hava sahasında, şu AB konseyinde, o ülkenin meclisinde aleyhimizde bitmez bir kinle ve sabırla çabalıyorlar. Gençlerimiz her geçen gün güçlü olmaları gerektiğini biliyorlar. Bireylere ve insanlara nefret duymadan yaşamaya çalışıyorlar. Ancak iyi niyetle, saflık arasındaki o ince fark, Cumhuriyet kelimesinin o güzel kökünde yatıyor. Hürriyet.
“Cumhuriyet kelimesi Latince’de res publica sözcüğünden gelmektedir.. Egemenliğin halka ait oldugu bir sistemdir. Yalnız bir sınıfa aitse Aristokratik Cumhuriyet, halka aitse Demokratik Cumhuriyet adını alır… (shisha, 29.12.2002 21:55) Ekşisözlük”
Cumhuriyetle ilgili güzel videolar
29 Ekim 20006 Göztepe Parkı Yürüyüşü Videosu
http://www.youtube.com/watch?v=wtmRkmOEVps
http://www.youtube.com/watch?v=zLAbNHlboGw
http://www.youtube.com/watch?v=9sIXLtptiVI
http://www.youtube.com/watch?v=9aEBNCySVpA
http://www.youtube.com/watch?v=epK-Tvzj26E
CUMHURİYETİN 10. YILDÖNÜMÜ NEDENİYLE
ATATÜRK’ÜN NUTKU – ORİJİNAL
Türk Milleti!
Kurtuluş savaşına başladığımızın 15’inci yılındayız. Bugün
cumhuriyetimizin onuncu yılını doldurduğu en büyük bayramdır.
Kutlu olsun!
Bu anda büyük Türk milletinin bir ferdi olarak bu kutlu güne kavuşmanın
en derin sevinci ve heyecanı içindeyim.
Yurttaşlarım!
Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü, Temeli, Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyetidir. Bundaki muvaffakiyeti Türk milletinin ve onun değerli ordusunun bir ve beraber olarak azimkarane yürümesine borçluyuz. Fakat yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve en medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah, vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız. Bunun için, bizce zaman ölçüsü geçmiş asırların gevşetici zihniyetine göre değil, asrımızın sürat ve hareket mefhumuna göre düşünülmelidir. Geçen zamana nispetle, daha çok çalışacağız. Daha az zamanda, daha büyük işler başaracağız. Bunda da muvaffak olacağımıza şüphem yoktur. Çünkü, Türk milletinin karakteri yüksektir. Türk milleti çalışkandır. Türk milleti zekidir. Çünkü Türk Milleti milli birlik ve beraberlikle güçlükleri yenmesini bilmiştir. Ve çünkü, Türk milletinin yürümekte olduğu terakki ve medeniyet yolunda, elinde ve kafasında tuttuğu meşale, müspet ilimdir.
Şunu da ehemmiyetle tebarüz ettirmeliyim ki, yüksek bir insan cemiyeti olan Türk milletinin tarihi bir vasfı da, güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, illetimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, fıtri zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara sevgisini, milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür. Türk milletine çok yaraşan bu ülkü, onu, bütün beşeriyete hakiki huzurun temini yolunda, kendine düşen medeni vazifeyi yapmakta, muvaffak kılacaktır.
Büyük Türk Milleti,
On beş yıldan beri giriştiğimiz işlerde muvaffakiyet vaat eden çok sözlerimi işittin. Bahtiyarım ki, bu sözlerimin hiçbirinde, milletimin hakkımdaki itimadını sarsacak bir isabetsizliğe uğramadım. Bugün, aynı iman ve katiyetle söylüyorum ki, milli ülküye, tam bir bütünlükle yürümekte olan Türk milletinin büyük millet olduğunu, bütün medeni alem, az zamanda bir kere daha tanıyacaktır. Asla şüphem yoktur ki, Türklüğün unutulmuş büyük medeni vasfı ve büyük medeni kabiliyeti, bundan sonraki inkişafıyla, atinin yüksek medeniyet ufkunda yeni bir güneş gibi doğacaktır.
Türk Milleti!
Ebediyete akıp giden her on senede, bu büyük millet bayramını daha büyük şereflerle, saadetlerle huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim.
Ne mutlu Türküm diyene!
Ankara, 29 Ekim 1933
http://www.burak-guemues.com/html/10_yil_nutku.html (10. Yıl Nutku Atatürk’ün el yazısı ile orijinal olarak kaynak site)
EPOSTA ABONELİĞİ İÇİN
Aşağıdaki formda e-posta adresinizi yazın, gelen e-postaya onay verin.E-posta aboneliği için e-posta adresinizi eklemeniz, aşağıdaki konuları anlayıp izin verdiğiniz anlamına gelir.
Lütfen okuyunuz. Temel olarak, siteden (Güneşin Tam İçinde) ve yazardan (Süleyman Sönmez) e-posta bülten almaya izin vermek anlamını taşır. Bu iznin temeli: okunacak yazılar, izlenecek videolar, dinlenecek podcastlar, fotoğraflar, tanıtılacak ürün, kitap, site, uygulama, yapay zeka, eğitim, gezi, teknoloji, anket gibi içerikler ve kampanyalar olabilir. Bültenin içeriğinde, bülten sponsorunun ürün ve hizmetine ait bilgi, link ve banner yer alabilir. Bülten e-posta sistemi substack isimli dünyaca çok bilinen, güvenilir e-posta sistemi tarafından gönderilir. E-postalar yeni bir e-posta dağıtım sistemine geçmek dışında üçüncü şahıs ve şirketlerle paylaşılmaz. İşleyiş gereği yurtiçi ve yurtdışındaki server sistemlerinden hizmet verilebilir. Spam gönderilmez. İstediğiniz noktada, tek adımla her e-postanın en altındaki "Unsubscribe" seçilerek üyelikten çıkılır ve siz tekrar e-posta abonelik formuyla veya bülten sayfasında üye olana dek yeni e-posta almazsınız. İlginiz için teşekkür ederiz.
Süleyman Üstad;
Emeğine yüreğine sağlık. Boğazımda bir düğüm gözlerimden yaşlar süzülerek okudum. İyi ki sizler varsınız umutlarımız tükenmiyor.
Sevgi ile kal…